Friday, December 25, 2009

Kir güzeldir!!

Biz millet olarak hijyen meselesini biraz fazla abartıyoruz. Evet, ilk aylarda doğru, ne de olsa bebeklerimiz steril olarak dünyaya geliyorlar. Ama artık bir süre sonra, ben 6 ay sonra yaptım, rahatlamamız lazım.


NY Times'da epey bir zaman önce şahane bir makale vardı: "Biraz kir/toprak bebek için iyidir"



Yazıda çok kısa olarak şöyle diyor:

Çiftliklerde yaşayan çocuklar, hep yerlerde gezinir. Toprak yerler. O çocuklar hem az hasta olur hem de alerji sorunları olmaz. Neden? Çünkü bağışıklık sistemleri şahane gelişmiştir. Biz ise ne yaparız? Evlerimizi çok sert temizlik malzemeleri ile temizler, eline yerden birşey aldığında dehşete düşeriz. Halbuki insanlık gelişiminde çok önemlidir oral dönem. İnsanlığın devamını sağlamaktadır. Zira bu oral dönem sayesinde faydalı mikroplarla vücudumuz tanışmış olur. O yüzden bırakın çocuklar rahat olsunlar. Bağışıklıkları gelişsin.


Bu tabii çok özet oldu, yazının orijinali epey uzun. Bu konuda kitap bile yazılmış Amerika'da :)

Bu arada, ben bu yazıyı ilk okuduğumda, galiba geçen kış gibiydi, Mother & Baby dergisini almıstım, okuyordum. Birden buna benzer bir başlık gördüm. Merak ettim, bakayım dedim. Meşhur bir doktorumuz, orada güya yazı yazıyor. İnanamadım. NY Times'da çıkan yazının AYNISINI, kendi yazısı gibi yayınlamış. Dergiye yazıp bu ne rezalet, dr'u uyarın demeyi planladım ama nedense yapmadım, hep araya birşeyler girdi. Ama yeri gelmişken, burada kınıyorum. Bari alıntı olduğunu belirtselerdi, şahane olurdu doğrusu...

Lütfen evden kaçmayın!!



Çok tipiktir, illa ki evden bir yere giderken, aman çocuğum üzülmesin diye onun haberi olmadan sıvışılır. Bunu SAKIN yapmayın! İlk doğduğundan itibaren bebeğinize dışarı çıkacağınız zaman gidin, hoşçakal deyin, öpün, geleceğiniz zamanı söyleyin. O saatte de gelin. Çocuktan kaçmanın çocuğun güvenini ciddi şekilde sarstığı artık bilinen bir gerçek. Lütfen büyüklerin dolduruşuna gelmeyin. Eski jenerasyon bu hatayı çok yapıyor. Annem hala alışamadı. Zira çocuk ayrılma endişesi yaşamaya başlayınca, sizin ya da sevdigi başkasının gitmesini istemiyor. Ağlıyor ya da mızmız yapıyor. Ama bir süre sonra bu da geçiyor. Şu anda Alp, biz gittiğimiz zaman el sallayıp bizi uğurluyor. Biz de söz verdiğimiz saatte gelmeye çok dikkat ediyoruz. Bunun istisnaları yok da değil. Örneğin, çok eğleniyoruz, beraber oyun oynuyoruz, işte o sırada, aa benim gitmem lazım dersek gerçekten çoook kızıyor. Ama o daha çok oyunun bitmesine isyan, bizim gitmemize değil. Biz giderken cama koşup bize el sallıyor. Hatta bu kımını artık o kadar çok seviyor ki, biz daha ayakkabıları giyerken, cama koşabiliyor..


Deneyin, siz de netice alacaksınız :)

Tuesday, December 15, 2009

Akıl küpü yapan (!) CD'ler...

Herkes bilir, bir takım DVD ve CD'ler var: Baby Einstein, Baby Mozart...Bunlar Amerika'da senelerdir olan DVD ve CD'ler. Görsellerin beyin gelişimini çoook olumlu etkilediği ve bütün yavruların potansiyel bir Einstein olacağını iddia eden ve bütün anne-babaların bağrına bastığı ürünler.

Bu sene ilginç birşey oldu: Amerika'da yapılan araştırmalar, bu ürünlerin zekaya hiçbir katkıda bulunmadığını ortaya koydu. Disney firması dava edildi. Şu anda firma bütün anne ve babalara ürünlerin parasını geri ödüyor!!

Asağıda bu yazıyı bulabilirsiniz:
http://www.nytimes.com/2009/10/24/education/24baby.html?_r=1&scp=1&sq=baby%20einstein,%20disney,%20pay&st=cse

Yazıda ürünlerin çok iyi bir "çocuk bakıcısı" olduklarını ama çocukların zeka seviyesine hiçbir katkıda bulunmadığını belirtiyor. Sizde de varsa geçmiş olsun, dinlemesinde eminim bir zarar yoktur ama birkaç sene sonra çocuğum hala neden integralleri çözemiyor ya da bir beste bile yapamadı diye üzülmeyin :)

Bu arada İngilizce yayın takip eden ebeveynlere, bir kitap önereceğim:
Einstein Never Used Flashcards: How Our Children Really Learn--and Why They Need to Play More and Memorize Less

Bu kitapta, bazı yeni dayatılan yöntemlerin gereksizliğinden bahsediyor. İlginç ve benim şahsen desteklediğim bir bakış açısı.

Sabır, sabır, sabır...

Alp 17 aylık oldu. Uyku konusunda sabretmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük. Sabaha kadar uyuyan oğlumuz, birşey oldu ve birden 10 gün boyunca geceleri uyanmaya başladı. Biz hiç ama hiçbir seyi değiştirmemiştik. Rutinlere sadık kalmışız, seyahate gitmemişiz, ne oldu da bozuldu? Beyin gelişiminin sorumlu olduğunu sadece tahmin edebiliyoruz. Ama sadece tahmin. Bu durumla sadece bu aylarda degil devamlı karsılaşılıyor. 6 aylıkken de oluyor, 12 aylıkken de. İşte bu durumda morali hiiiç bozmamak ve rutine aynen devam etmek lazım. Veee kocaman olmus cocugu sakın aglatmayın. Artık herşeyin farkında. Uyanıp yatağının içinde mi oturuyor, odasına gidip yere yatın. Sizin orada olduğunuzu bilince sakinleşir. Kendi kendine yine uykuya geçer. Ama bizim örneğimizde olduğu gibi bu 1.5 saat sürebilir. O yüzden de evde başkasıyla haftanın günlerinde paylaşılabilir. Devamlı gece kalkınca hele de işe gidiyorsanız, insanın enerjisi düşüyor.

Bir de erken uyanma meselesi var. Daha önce de yazmıstım: Çocuktan önce uyanıp, onu uyandırmak çok işe yarıyor. Alp yine 5'lerde kalkmaya başladı. Biz de 12'den önce uyumadığımız için zombiye döndük. 4'e saat kurup kalktım, 2 gece yaptım, 3.'de problem çözülmüştü.

Sabredin, çocuğunuza kendi kendine uykuya geçmeyi zaten öğrettiyseniz, bunlar geçecek. Pes edip ekstra yöntemlere başvurmayın :)

Sunday, November 15, 2009

Korkunç İki, Nam-ı Diğer Terrible Two

Evet, daha çok var, inşallah. Belki de hiç gelmeyecek, inşallah. Ama yine de hazırlıklı olmak lazım diyerek gerekli araştırmalara başladık. Geçen gün bir arkadaşım bu konuda bilgi istemişti. Ona bir mail hazırlamıştım. Başkaları da sorunca, orada yazdıklarımı buraya koyayım dedim:

Bilgi olarak da söyleyeyim: IPC'nin 1-3 yaş kursuna gittik. 4 ders. Vakit bulursanız gidin, çok faydalı bilgiler veriyorlar. Bunun dışında okumaya devam. Tracy Hogg'un bir de toddler kitabı var, imkanı olan arkadaşlar edinsin. Yine çok faydalı bilgiler var. Bunun dışında çok kitap var, ama Tracy'nin dili çok güzel, çok faydalı, onu özellikle öneriyorum...Aşağıda yazdıklarım, okuduklarımın, ögrendiklerimin derlemesi. Terrible 2 dönemi, illa da hepimizin başına gelecek diye birşey yok ama çoğunlukla oluyor. Çocuk, artık bebek demiyorum, yoğun duygular yaşamaya , yoğun bilgiler ögrenmeye başlıyor. Onlarla başetmesini bilmiyor. Hem özgürleşmek istiyor, hem korkuyor. Arada kalıyor. İçinden çıkamadığı zaman da "tantrum ya da "sinir krizleri"ni yaşıyor. Aslında sadece bu yoğun duygularını yoluna koyabilmek için bizden yardım istiyor. Eğer çalışıyorsanız, çocuk bu krizleri eve gelene kadar size saklayabilir. Aklınızda bu dönemin geçeceğini tutun. Moralinizi bozmayın. Çocuklar limitlerini ögrenmek istiyorlar. Disiplin, negatif hisler bu ayların önemli konularından. Negatif hisler derken, şunu demek istiyorum: Kimse çocuğunun üzülmesini istemez. Ama küçük yaşlarda negatif hisleri ögrenirse, ileri yaşlarda problemlerden kaçan değil, problem çözen bir kişi olacaktır. Çocuğa hayır demesini bilin. Kendini yerden yere attığı zaman istediğini vermeyin yoksa bunun çözüm olduğuna karar verip herşey için bunu tekrar eder. Başka birşey ile dikkatini dağıtabilirsiniz. Neyse ki dikkatleri çok kolay başka noktaya kayıyor. Alıp başka odaya götürün. Eğer markette, mağazada yaparsa dışarı çıkın. Sokakta yaparsa eve dönün. Yani yaptığının kötü olduğunu anlamalı. Kollarından tutup sarılabilirsiniz. Bazen bu da işe yaramadığı zaman, davranışı görmezden gelmek de çok işe yarayabilir. Özellikle çocuğu kendi odasında ya da playpen gibi biryerde güvenli bir şekilde biraz yalnız bırakabilirseniz. Limitlerinizi test ettiğini düşünüyorsanız, fazla beklemeyin. Hemen müdahele edin. Anlatın niye öyle olduğunu. Tabii hemen sonuc alamayabilirsiniz. Sabır. Biliyorsunuz, tekrar ederek öğreniyorlar. İyi davrandığı zaman da kucağınıza alıp bunu ona söylemeyi ihmal etmeyin. Yani hep mızıldandığında ilgi görüyorsa, ters ilgi de olabilir-kızmak gibi, onun için ilgi ilgidir. Bunu yapmamak lazım. Sessizce oynarken "ne güzel oynuyorsun kendi başına aferin" gibi laflarla yüreklendirin. Çok önemli bir nokta: 2 tane seçenek sunun. Daha fazla değil, sadece 2. Banyo yapmak istemiyor mu: mavi oyuncakla mı, sarı oyuncakla mı banyoya gidersin? Giyinmek istemiyor mu? Kırmızı mı beyaz mı giyelim bugün? Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Böylece kontrolü elinde hissetsin. Zira kontrol daima bizim elimizde, ama onların da güçlü hissetmeleri lazım. Kontrol için bir yöntem de oyun oynarken, oyunu onun yönlendirmesine, kazanmasına izin vermek. O zaman da cok güçlü hissedecektir. Hislerini dile getirmesini öğretin: Düştüğü zaman, ciddi bir şekilde canı acımışsa, birşey yok demeyin. Aa canın acıdı, biliyorum, ama geçecek merak etme deyin. Ya da üzüntüyü dile getirin. Biliyorum, şimdi üzgünsün ama geçecek. Sinirlisin, geçecek gibi. Böylece kendini ifade edemedigi zaman şiddet yerine bunları dile getirebilir. Tabii çocuk henüz konusamıyor olabilir. Ancak hisleri dile getirmek konusu mutlaka bir noktada size olumlu olarak geri dönecektir. Bu yaşlardaki çocuklarda vurma da cok yaygın. Ellerini tutup ne kadar acıdıgını mutlaka belirtmek gerekyor. Henüz empati kuramıyorlar. O yüzden tekrar tekrar bu belirtilmeli, başka odaya götürülmeli. Eğer diger cocuklara yapıyorsa, kesinlikle izin verilmemeli.Devam ediyorsa, oyun alanından uzaklaştırılmalı.. Şimdilik aklıma gelenler bunlar...

Alp yürüdü ve rahata erdik!

Evet, sonunda yeni bir dönem başladı. Genelde yürümeye başlayan çocuk çılgın gibi etrafa saldırır, merak içinde herşeyi karıştırır, kendini oradan oraya atar derler ama Alp'de biraz farklı oldu. Zaten geç emeklemişti. Tam Alp herhalde direkt yürüyecek derken, ki bu sırada çok güzel sıralıyordu, birden emeklemeye karar verdi. Ondan sonra da ayağa kalkmaktan vazgeçti. Hızlıca emeklemeye geçti. 4 ay kadar devamlı emekledi. Böylece bütün tahminler boşa çıktı, doğrudan yürüyecek diyen bahisler kaybetti :)
Neyse bu sırada Alp yürüyen bütün çocukların özelliklerini gösterdi. Galiba kendini yürüyor gibi hissetti. Büyük bir heyecan içinde heryeri alt üst etti, kanapelere, dolap tepelerine tırmandı. Geceleri uyanıp yatağının içinde uyandı.
Tam 14 ay dolmuştu ki, birden iki ayağının üstünde yükseldi ve uzun uzun etrafı seyretti. Büyük bir olgunlukla karşıladı gibi bir hali vardı. Biz ise çok sevinçliydik. 2-3 hafta da bu sürdü. Bu arada bir elinden tutunca yanımızda yürüyordu. Yani sanki aslında yürüyor ama bir türlü tek başına cesaret edemiyordu.
14.5 ayında, bir sabah erken Kerim beni Alp'in odasına çağırdı. Koş, koş yürüyor diye. Son sürat odasına girdim ve baktım ki, Alp yürüyor! Paytak paytak, uyurgezer şekilde eller önde. Çok sempatik bir görünüş. Normalde 1 aylık yürüyenler ellerinde birşeyler taşırlarmış ama Alp 2.haftada taşmaya başladı. Bu da Alp'in zihninde yürüdüğünün bir diğer göstergesi!
Bunlar olunca Alp'in uykuları da düzeldi. Biraz sabır gerekiyor. Gerçi çocuk büyütmenin tamamı bunun üzerine kurulu değil mi?

Friday, October 23, 2009

Bebeğim yürümek üzereyken...


Çoğu uyku kitabında bahsi bile geçmeyen, Brazelton'ın Touchpoints isimli kitabında rastladığım bir olay bizim de başımıza geldi, hatta geçti. Ben ancak paylaşabiliyorum...


Herşey yolunda giderken, Alp mışıl mışıl uyurken, birden Alp geceleri uyanmaya başladı. Ama ne uyanmak. Önce diş sandık. Ama yok, diş değildi. Başka ne olabilir derken bu olayı yaşadığımızı anladık: Alp yürümek üzereydi!


Kitapta verilen bilgiye göre, çocuklar uyumadan hemen önce beyinleri farklı işlemeye başlar ve uyku hafiflermiş. Çocuk beyninde uyku hareketlerini canlandırıyor olabilirmiş. Bu esnada uyanan çok cocuk oluyormuş. Sonra da uzun süre uykuya geri dönemiyorlar. Alp yatağındaki bütün oyuncakları odanın ortasına atıyordu. Bu şu demek oluyor: hadi, benimle oynayın. Üstelik odadan çıkarsak avazı çıktığı kadar da bağırıyordu. Biraz uzun sürdü. 2 hafta kadar. Havlu atmak üzereydik. Odasından çıkmadan orada durmak ama bir yandan da kesinlikle onu oyun moduna sokmamak gerçekten zor oldu. Biz bu dönemin geçici olduğunu bildiğimiz için sabırla bekledik. Nöbetleşe geceleri kalktık, Alp'i bekledik.


Ve birgün kalktık baktık ki, Alp gece hiç uyanmamış. Bu olayın 2 hafta sonrasında da Alp yürüdü :)


Bu herkese olmuyor, arkadaşlarıma sordum. Ama olan da var, aklınızda bulunsun...

Saturday, August 1, 2009

Deniz Korkusu

Alp ilk kez bu sene İstanbul'da havuza girdi. Mayıs ayıydı. Hiç korkmadı, çok da keyif aldı. Tamam dedik, işlem tamam, Alp yengeç burçlarından beklendiği üzere, suya bayılacak. Banyoya da bayılıyor zaten. Derken 3 günlük Antalya seyahati oldu. Yürüyüş yapmak için Lara plajına gittiğimiz gün, deniz çok dalgalıydı ve ürkütücü sesler çıkartıyordu. Alp sadece uzaktan bakmamıza rağmen çok korktu. Ağlamaya başladı. Onu kucağıma aldım, sakinleştirmeye çalıştım ama olmadı. Hemen ayrıldık oradan.



Ertesi günü, sakin denizi olan başka bir plaja gittik. Bu sefer denize de girecektik. Ama Alp oradan da çok tedirgin oldu. Birgün önceki olay zihnine kazınmıştı belki de. Ya da açık denizden korkmuştu. Ama olmadı, oradan da hemen ayrıldık. Havuza gittik. Yok yine olmadı, havuzdan da korkmaya başladı. Akşam banyoda bile ağladı. Yani suyu seven Alp birden su fobik olup çıktı. Hem de 1 günde!!



Aradan 1 ay geçti, Bodrum'a gittik. İlk gün çok sakin olan evin koyuna ve plajına indik. Direkt olarak denize sokmak yerine kumlara oturttum. O kumlarla otururken yavaş yavaş denize doğru çektim. Ama çok yavaş. Böyle yaparken, Alp kendini denizin içinde buldu! Hem de hiç farkında olmadan. Farkına vardığında ise biraz mızmızlandı. Ama yine de korkmadı. Cok zorlamadan o gün geçti. Sonra hastalıklar vs derken 1 hafta denize hiç gitmedik. Gittiğimiz zaman yine aynı şekilde davrandık. Bu sefer kucağımda denize de girdik. Kesinlikle sırt üstü durmadı. Hep yüzükoyun, elim karnında, öyle yüzdü. Simit, kolluk, can yeleği, kesinlikle taktırmadı. Onları gördüğü an bağırıyordu. Bu yüzden hep yapışık vaziyette denize girdik çıktık. İçinde suda yüzen köpükler olan cocuk mayoları var. Onlardan aldım. İstanbul'da onunla deneyeceğim. O zaman daha güvenli yüzer diye düşünüyorum. Onun sonuçlarını da ayrıca yazarım...



Bu arada banyoda bağırmaları bütün Bodrum seyahatinde devam etti. Eve geldiğinde başka bir yöntem izledim. Küvetine koydum ve hiç su dökmedim. Sadece uzun süre oynamasına izin verdim. Neşeli iken yavaş yavaş su döktüm. Bütün korkusu geçti. Biz de rahat bir nefes aldık. Her akşam bağıra çağıra banyo gerçekten çok stresli bir durummuş Bu durumda bebekleri olanlara Allah kolaylık versin.

Wednesday, July 29, 2009

Tatilde Rutin Konusu

Benim en çok endişelendiğim konuydu. Çocuğun düzeni ne olacak? Bozulacak mı? Geri toparlayabilir miyiz? Düzenine ne kadar uyabiliriz? Ama bu konuda herşey yolunda gitti.

Öncelikle bebek yatağını götürdüğümüzü belirtmeliyim. Kapatması ve acması pratik diye aldığımız bu yatak kurdugunuzda iyi de, kapatırken mekanizmaları kilitleniyor, oldukça kötü. Joker'den aldığımız standart bir yataktı. Bebe Confort marka. Ben memnun kalmadım. Neredeyse, kapatamadığımız için Bodrum'da bırakmak üzereydik! Kan ter içinde son dakikada kapatabildik.

Alp'in sabah ve öğlen uykularına, yemek saatlerine ve uyku rutinine çok ama çok dikkat ettik. Saatleri şaşmasın diye elimizden geleni yaptık. Geceleri lokantalara götürmedik. Yazlık evde ona ayrı bir oda da vardı. Böylece evdeki gibi kendi odasında uyuyor olacaktı. Ama evdeki hesap çarşıya uymayıp küçük eve geçince Alp bizim odada uyumak zorunda kaldı. Uyku kitaplarında, tatil sonrası cocukların kendi odalarında yatmakta zorlandıklarından bahseder hep. Ben de bu konuda biraz endişe duydum açıkçası. Ama Alp zaten 7:30 gibi uyuyor ve biz yatırıp odasından çıktığımız için zaten uykuya geçtiğinde biz odada olmuyorduk. Gece kendi uyku vaktimizde yattıgımızda ise Alp zaten uyumus oluyordu. Dolayısıyla böyle bir sorun yaşamadık. Bu daha büyük çocuklar için olan bir sorun olabilir, bilemiyorum. 1 ay kalmıs olmamıza rağmen, döndüğümüz zaman, Alp hemen buradaki odasına adapte oldu.

Arada bir günübirlik yerlere gittiğimiz de oldu. Bu durumda Alp'in tam uyku saatlerinde yola çıktık, böylece yolda uykusunu almıs oluyordu. Dönüşte de yine 2.uykusuna denk getirdik. Özellikle virajlı yollarda anında uyudu. Böylece seyahat içinde yaptığımız mini seyahatlerde de Alp'i huzursuz etmeden gezidrmiş olduk beraberimizde...

Bodrum'da ev kiralamak hem de 1 yaşındaki bebek ile!

Fikir çok cazipti. Bodrum'da 1 aylık ev kiralayıp gidecektik. Alp bütün gün denizde oynayacak, biz de mutlu bir şekilde onun fotograflarını çekip anılarımıza kazıyacaktık bu güzel günleri. Hayatımda hiç güneye gidip uzun uzun kalmışlığım yoktur. Hep isterdim ama olmamıştı. Bu bir ilkti. Çok heyecanlandık hepimiz. Bir arkadaşımızın vasıtası ile güzel bir sitede bir ev kiraladık. O sitede başka evleri görmüştük, bu evi fotograflardan gördük, beğendik. Diğerlerinden daha iyi durumdaydı. Hemem tuttuk. Alp'in bütün eşyalarını aldık, düştük yollara. Evimize vardık. Eve girince birazcık hayal kırıklığı yaşadık. Bizim fotograflarda algıladığımızdan daha farklı bir evdi. Ama alışırız, ne olacak, nasıl olsa hep deniz kıyısında olacağız dedik. Bu arada çok güzel bir koyda ev. Denizi şahane. Handikapı ise kumluk yerinin yok denecek kadar az olması. Gerisi hep taş. Kumluk yer bebekler için sonradan yapılmış. Eni en fazla 10 m. kadar.

Neyse, biz eve yerleştik, aradan 2 gün geçti. Farkettik ki, Alp uyurken göğsünden bir hırıltı geliyor. Arkasından öksürük. Hiç öksürmemişti bugüne kadar. Bize garip geldi. Doktoru aradık, biraz bekleyin dedi. Bir gün daha geçti. Hırıltı ve öksürük arttı. Bu arada benim de sesim kısıldı ve korkunç bir öksürük geldi. Ana-oğul öksürük ve hırıltı içindeyiz. Ben ilaç alıyorum ama hiç ama hiç fayda etmiyor.

Baktık hiçbirşey değişmiyor, doktora götürdük. Doktor hiçbiryerinde bir iltihap, akıntı bulamadı. Alerji olduğuna karar verdi. Evden 1 günlüğüne başka yere gittik, öksürük kesildi. Anladık ki, ev bize dokundu. Böyle olunca da evi terketmeye karar verdik, yoksa ikimiz de cok ama cok hasta olacaktık.

Alp alerjik bile değildi aslında, en azından şimdiye kadar öyle bir olay yaşanmadı. Ama bir ev herşeyi değiştirdi. Konudan alınacak dersler:
1- Yazlık evler kışın kapalı kalıyor. Evde küf, ev akarı, nem ne ararsanız var. Bünyeniz biraz hassassa bizim yaşadığımız herkesin başına gelebilir. Dolayısıyla ev macerasına girmeden önce iyice havalandırılan bir ev olduğuna emin olun.
2- Eşyalar eski oluyor. Genelde insanlar kırık dökük eşyalarını, hele de başkasına kiraya veriyorlarsa, bu evlere dolduruyorlar. Özellikle koltuklar ve yataklar ev akarı için birebir. Bizim evin yatakları su yatagı gibiydi, koltuklarda ise oturmak imkansızdı. Hem kokuyor hem de cok ama cok rahatsızdı. Bebek varsa bu konulara da dikkat edin.
3- Ev hayvanları: Eğer siz alışık değilseniz, daha önce ev hayvanı barınan bir ev, sorun olabilir. Bizim bu evde daha önce köpek varmış, belki de ona karşı alerji oluştu, kim bilir..
4- Ev yeni boyanmış. Uyduruk boyaların içeriği malum. Çocuklar için iyi olduğunu sanmıyorum. Bu da sorun olmuş olabilir.
5- Ev dik bir yamaçtaydı. (Çoğu Bodrum evi gibi). Böyle olunca Alp'i pusete koyup gezdirmek mümkün olmadı. Alp de epey sıkıldı. Halbuki İstanbul'da evimiz parklar arasında, çok sık gezdiriyorduk Alp'i. Cocuk acık hava, deniz havası alacak derken, daha beter bir durum oldu.

Sonuçta ne oldu? Biz bu evden çıktık. Kayınvalidemin küçük olan evine gittik. Zaten başta oraya gitmememizin sebebi de buydu. Eve sığamayız diye. Bir de deniz kenarında değildi. Ama hepimiz hasta olunca gittik, orada kaldık. Tatili de erken kestik...

Friday, June 5, 2009

Mini tatilin ardından...


Alp ile Pazartesi sabahı gittiğimiz Antalya seyahatinden, Perşembe öğlen döndük. Sandığımdan çok daha kolay geçti yolculuğumuz :)

Pazartesi 11:30 ucağına bindik. Uçağa bindikten sonra Alp'in artık kıpır kıpır olması biraz zorladı bizi çünkü kemerime bağlı olmak hiç ama hiç hoşuna gitmedi. Eline su şişesini verdim. Kalkışta kulağı rahatsız olursa diye çok endişelenmiştim ama su içtiği için hiç sorun olmadı. Bir arkadaşım emziğin de aynı işi göreceğini söyledi. Dönüşte de bunu yaptım, gerçekten hiç ağlamadı. Uçak kalktıktan sonra Alp'i dizimde ayağa kaldırarak oyaladım. Biraz hop hop yaptırdım. Neyseki sadece 50 dk sürüyor yol, hemen geldik.


Bir indik ki, hava hamam! Biz gitmeden bir gün önce birden değişmiş. Hemen soydum oğlumu. Kolsuz body'si ile bıraktım. Bir daha da dönene kadar daha fazla birşey giymedi. Halamların evine vardığımızda, saat 2 olmuştu ve Alp artık iyice yorulmuştu. Bunun üzerine, kuzenlerimin komsudan buldugu seyahat yatagını actık, altına ekstra carsaf serdik ve Alp'i yatagına bırakıp odadan cıktım. Ben pek uyumayacagını düşünüyordum açıkçası, yeni bir ortam, yeni bir iklim.. Ama o da ne, Alp küt diye gitti ve tam 2 saat uyudu. Çok sevindik bu duruma; ne de olsa kafamızda epey bir felaket senaryoları yazmıştık...

O gün Lara plajına gittik. Görmeyenlere söyleyeyim, plajlar Rio gibi olmuş. Uçsuz bucaksız sahil, yanında yürüme yolları, şemsiyeler... Gerçekten medeni. Duşlar, piknik yerleri... Caddebostan'daki don muhabbeti yok :)) Alp çok sevinecek diye içimden gerirken, bir baktım, Alp ağlıyor!! Denizin dalgasından mı, ihtişamından mı bilemiyorum, yaygarayı bastı birden. Zor susturdum. Sonra kucagıma alıp (daha önce pusetindeydi) ayaklarını ıslatayım dedim, yok daha beter ağlıyor. Hemen oradan uzaklaştık. Eve geldik. Akşam yine uyku saatinde, rutinini aynen uygulayarak, Alp'i saatinde yatırdım. Yine yadırgamadan uyudu.


2.gün saat 7:15 olduğunda Alp'den ses gelmiyordu hala. Girip baktım odasına, uyanmış ama ona çok farklı gelen odasını seyrediyor. Bıraktım biraz daha keyif yapsın diye. Kahvaltı, sokakta gezmeden sonra bu sefer denizin sakin olduğu bir plaja gittik. Dalga yoktu. Dedim Alp bu sefer denize bayılacak, tıpkı annesi gibi... Ama o da ne, Alp daha denizi görünce başladı ağlamaya. Ne ağlamak ne ağlamak. Peki dedim, belki bizi eğlenirken görürse mutlu olur. Onu anneannesinin kucağına bırakıp kendim yüzmeye gittim . Aaa, o da ne, Alp yüzüme bakıp bakıp ağlıyor. Sanki çık oradan diyor bana. Çıktım denizden. Onu kucağıma aldım, tam kıyıda oturtayım dedim. Yok yine olmadı, yine ağladı. Biz de plajdan gitmeye karar verdik. Kuzenimin evine gitmeyi programlamıştık önceden. Evinde yüzme havuzu var. Alp de zaten 2 hafta önce İstanbul'da havuza girmiş ve sevmişti. Herhalde bunu da sever dedim. Havuza girdim, onu kucagıma alacağım. O da ne, yine bir kıyamet. Alp ağlıyor, hem de çok... Bari dedim onu çıkartayım, unutturayım bu su olayını, iyice fobi olmasın. Birkaç hafta sonra İstanbul'da yine denerim. Böylece su maceralarımız sona ermiş oldu..


Uyku meselesine gelince, normalde 2 uyku yapan Alp bu sefer hep 1 uykuda kaldı. Ya sabahı uyumadı ya da öğlen uykusunu. Akşam uykusu ise aynen devam etti. Rutinini hep aynı tuttum. Eh artık, gündüz uykularının eksik olması normal. O kadar farklı yer ve insan gördü ki, benim bile hızlı tempodan canım çıktı, epey yoruldum. Gördüm ki, rutinden taviz vermeyince, bozulan birşey de olmuyor. En azından bu yaşlarda :)

Friday, May 29, 2009

Alp seyahatte...


olacak inşallah. Haftaya 3 gün Antalya'ya gidiyoruz, otele değil, halamın evine. Komşudan bebek için yatak buldular, halamın evine koyacaklar. Odada koyu renk perdeler varmış, o iş de tamam. Gerisi Alp'ime kalıyor artık. Haa bir de kulağı ağrımasın diye uçakta emzirme meselesi var ama artık meme almıyor pek. Bakalım bunu nasıl çözeriz. Suluğunu yanıma alsam mı acaba? Onu her seferinde kafaya dikmeyi pek seviyor, üstü başı biraz ıslansa da..Yanıma mayosunu da aldım, plaja gideriz güzel güzel diye düşündüm. Detaylar gelince...

Wednesday, May 20, 2009

Yaz gelmek üzere..


Havalar ısındı. Alp ile sık sık dışarı çıkar olduk. Alp 6 ay sınırını geçtiği için, artık nerede uyursa uyusun dedim. Fakat Alp kendi düzenine çok alışmış, dışarıda uyutmak sorun olmaya başladı. Eskiden babaannesine gittiğimizde, oradaki yatakta uyuyordu. Şimdi cingöz bir şekilde, ona çok ama çok değişik gelen babaanne odasını inceliyor. Duvarda değişik resimler var. Onları tek tek incelerken, kesinlikle uyumuyor. Oradaki yatak portatif tiplerden. Kenarında fileler var. Oradan bütün oda çok güzel görülüyor. Dikkatini mi dağıtıyor diye, üstüne bir cibinlik, onun da üstüne bir çarşaf koydum. Ama o kadar sinirlendi ki, almak zorunda kaldım. Neler yaptım neler, yok uyumuyor. Salona yanımıza getirdim yatağı, belki aklı bizde kalıyordur diye. Bizi dinledi ama uyumadı. Uyku saatini çok ama çok geçe eve dönmek üzere yola çıktık. Arabaya bindiği an uyudu. O kadar uykusu varmış :)

Alp 10 aylık ve 2 haftalık oldu. Uyku durumu şu: Evde çok güzel uyuyor. Eskiden odayı karanlık yapıyordum. Fakat gittiğim hiçbiryerde bu karanlığı bulamadığım için, Alp'i gündüz aydınlıkta uyumaya alıştırmaya karar verdim. Önce panjuru kapatmamaya başladım. Sadece black-out perdeyi çektim. Aradan sızan ısık epey aydınlık verdi. Artık perdeyi yarım çekiyorum. Sadece biraz gölge oluyor o kadar. Yaklaşık 4 günde aydınlığa alıştırdım. Artık bu bir sorun değil. Galiba asıl sorun yatağına alışması, değişik yerlerde eğlenceyi kaçırmak istememesi... Ama herşey yerine oturduğu için, ben artık "ne yapalım, bugün de uyumazsa uyumasın" demeye başladım..

O durumlarda akşamı biraz zor getiriyoruz, ailecek, ama yapacak birşey yok. Hayat aynen devam ediyor :)

Monday, March 23, 2009

Yaz-Kış Saat Ayarlamaları


Her sonbahar ve ilkbaharda saatler bir saat ileriye ve geriye alınır. Eğer bebeğiniz düzenli ve aynı saatte uyuyorsa, saat ayarlamasında ne yapmak lazım? Keza saat farkı olan bir yere seyahate gittiğinizde yine merak edilen bir konudur bu.


Araştırmalar gösteriyor ki, bebekler ışığa bizden daha duyarlı. Bu yüzden de bizden daha kolay uyum sağlıyorlar. Bu yüzden bebeğiniz akşam 7'de uyuyorsa, saatler geri alındığında yine o günün 7'sinde yatırılması tavsiye ediliyor. Ya da uzak biryere gittiniz, saat farkı çok. Bu durumda da bakın saatinize, yine tam 7'de yatırın. Birkaç gün içinde hemen düzene girecektir.


Gecen Ekim'de saatler alındığında ben bu bilgiye sahip değildim. Kendim 15 dakikalık ayarlar yapıp Alp'i yeni saate 4 günde alıştırdım. Ama görünen o ki, buna da gerek yokmuş. Bu sefer ben de bu yeni öğrendiğim bilgiyi uygulayacağım. Bakalım ne olacak?

Thursday, February 26, 2009

Çocuğunuz gece geç mi yatıyor?

Çocuğunuz geç saatlere kadar uyumuyorsa ve sabah geç kalktığı için bu sizin işinize geliyorsa, büyük hata yapıyorsunuz demektir. Bebekler ve çocuklar gece saat 10:00-12:00 arası ciddi oranda büyüme hormonu salgılarlar. Çocuğunuz, geç yatmasından dolayı bu fırsatı kaçırıyor olabilir. Aynı zamanda, gündüz olan öğrenme süreci, gece uykuda pekiştirilmektedir. Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Birşeyi hatırlamaya çalışır ama hatırlayamazsınız. Düşüne düşüne uyuyakalırsınız, sabah kalktığınızda birden aklınıza gelir. Çünkü beyin durmamış ve düşüncelerinizi proses etmiştir. Çocukların beyni bunu kat kat fazla yapıyor. Bu yüzden mutlaka çocuklarınızı en geç 8:30'da yatırmış olmalısınız ki gündüz öğrendiklerini gece uykularında pekiştirsinler, beyinleri gelişmeye devam etsin..

Erken yatırmaya nasıl geçmeliyiz? Bunu aniden yaparsanız başarılı olamazsınız. En çok önerilen metod ise şöyle:

Çocuğunuz hergün gece 11:00'de mi yatıyor? Değişikliğe başladığınız gün, bırakın öyle yatsın. Ama sabah 7'ye saat kurup onu uyandırın.Gün içinde normalden daha fazla gündüz uykusuna izin vermeyin. Erken kaldırdığınız için böyle bir eğilim içinde olabilir. Ama izin verirseniz gece için yaptığınız uğraş boşa gidebilir. Saat 16'dan sonra da uyumasına izin vermeyin. O gece 15 dakika daha erken yatırın. 22:45'te. Erken kalktığı için daha önce de yatmak isteyebilir. Ama siz eski saatine yakın bir zamana kadar oyalayın. Sonra yine saat kurup yine erken kalkın, 6:30'da. 2.gün yatma saatini 15 dakika daha öne alın, 22:30'a. Böyle yaparak yaklaşık 10 gün içinde çocuğunuzun yatış saatini mantıklı bir saate çekmiş olursunuz.

Monday, February 9, 2009

Bebeğim erken uyanıyor..

Eğer bebeğiniz düzenli olarak aynı saatte ve çok erken uyanıyorsa, artık gece beslenmesine ihtiyacı yoksa ama yine de uyanıyorsa, şu tekniği deneyeblirsiniz:

Bebeğiniz saat 5:00 gibi uyanıyor olsun. Eğer artık gece gıda almayı kesmişse, bunun sebebi alışkanlıktır. Bu alışkanlığı kırmanın bir yolu var. Yarım saat öncesine saat kurun, kalkın. Bebeğinizi hafifçe UYANDIRIN! Evet, yanlış yazmadım, bebeği uyandırın. Ama hafifçe. Yani ışık yakmak, bebekle konuşmak yok. Sadece hafifçe hareket ettirin, sağdan sola döndürün, gibi hareketler yapabilirsiniz. Hani biz de uykumuzdan uyanır, yastığımızı şöyle bir düzeltir ve sonra da uykuya devam ederiz. İşte o uyanma halini oluşturmaya çalısıyoruz. Işık açma, konuşma gibi yöntemler, bebeği tamamen uyanık hale getirir, bunu yapmayın. Sadece hafif dokunuşlar. Eğer hiç uyanmıyorsa, şöyle bir kucağınıza alıp geri bırakabilirsiniz.

Bunu 3-4 gün üst üste yaparsanız, en azından 1 saat kazanırsınız.
Fakat bu söylediğim yöntem, bebeğiniz yatma saatine göre cok erken kalkıyorsa gecerli. Yani bebeğin total uykusuna bakıp ne kadar uyudugunu hesaplamalı ondan sonra yapmalısınız.
Eğer bebeğiniz akşam uykusuna 6'da yatıyor ve sabah 5'te kalkıyorsa, bu zaten normaldir. Ama akşam 8 gibi yatıyor ve 5 gibi kalkıyorsa, bu erken demektir ve o zaman bunu uygulayabilirsiniz.

Alp'in dişinden dolayı birkaç zamandır çok erken kalkıyordu. Ben bu yöntemi uyguladım ve şimdi 6:30 gibi kalkıyor-ki yatma saatine göre bu çok normal..

Thursday, February 5, 2009

Diş Devam..

Diş gerçekten zormuş, en azından bizim için.. Alp yine geceleri ayaklarda. Çok ağlıyor. Dün gece saat 22:00'de bağırarak uyandı. İnanılmaz bir bağırma, hiç ama hiç duymamıştık böyle birşey. Bildiğimiz yolları uyguladık: Önce soğuk birşey verdik, olmadı. Dişine jel sürdük, o da olmadı. Parasetamol verdik, yine olmadı. Doktoru aradım. O da biliyor Alp'in sakin olduğunu, bu yüzden anladı derdimi. Acaba katılardan dolayı gaz mı yaptı, olabilir mi? O da bunun ihtimal dahilinde olduğunu istersek bir de gaz ilacı verebileceğimizi söyledi. İlaç hiç sevmem, hele minik yavrularda ama öyle ağlıyor ki, sanki ciğeri sökülüyor. İkimiz de içi cızz ediyor. Bu yüzden organik gaz ilacını da verdik. Sonra sakinledi. Artık hangisi etkiledi onu da bilmiyorum. Ama canım mahvoldu.
Sonra da saat sabah 4:30'da uyanıp bir daha da uyumadı. Blog'un ismini mi değiştirsem acaba? "Bebeği artık uyumuyor" diye :)
Ama diş çıkartırken düzenin bozulduğu hep söyleniyor. Biz en azından aksam uyuma rutini ve vaktini, gündüz uykularının vaktini ve saatini sabit tutmaya çalışıyoruz. Şimdilik de iyi gidiyor..

Monday, February 2, 2009

Diş Çıkıyor!


Beklenen, merak edilen ve biraz da korkulan zaman geldi. Alp'in dişi çıkıyor...


Aslında neden korkulan derseniz, basit: Herkesin anlattığı korkunç hikayeler.

Bizim hikayemiz ise şöyle başladı ve gelişti:


Alp Pazartesi günü doktorda aylık aşılardan birini oldu. Beraberinde de katı gıdaya geçti. Ama doktorumuz tembih etti: Sakın hemen başlama, aşıdan tedirgin olabilir. 3 gün bekle, öyle başla. O gece Alp gerçekten de çok tedirgindi. Neredeyse saatte bir uyandı, ağladı. Biz aşıya yorduk. Ertesi gün, gün içinde, epey terledi. Ben yine aşı sıkıntısı dedim. Akşam banyosunda baktım sırtı kızarmış. Çok değil ama hafif bir döküntü şeklinde. Neyse, o gece uykuda beslenme saati olan 10:30'dan epey önce, 9:30'da bağırarak uyandı. Bu ilk kez başımıza geliyor. Allah allah, ne oluyor? dedim. Gittim, baktım, gerçekten de bir sıkıntısı var. Aklıma diş geldi ama bir işaret de yok, çok anlayamıyorum. Yarım saat sonra yine uyandı. Kucağıma alsam da susmuyor, belli ki canı acıyor. Ateşine baktım, yok, herşey normal, sadece sıkıntılı. Bu arada ishal olmamakla beraber, tuvalet düzeni de değişti. Günde 3-4 kez kaka yapmaya başladı. Halbuki 2 günde bir düzenini tutturmuş gidiyordu. Aslında bunların çoğu dişi işaret ediyor ama diş görünmediği için emin olamıyoruz. Tabii standart işaretler, yani ağzına ne bulsa atma, kemirmeye çalışma, tükürüklerin boca olması zaten vardı ama bunlar son 3 aydır olduğu için bizim için ekstra bir uyarıcı olmadı.

O geceyi çok zor geçirdik. Alp ağladı, biz ağladık. Canının yandığını bilip birşey yapamamak insanı kahrediyor gerçekten de.

Ertesi günü ilk iş olarak ağzına baktım. Bir de ne göreyim: Alt damağı yarılmış ve kara görünmüş! Diş geliyor. Bütün sıkıntı o yüzdenmiş, bunu anladık. Doktoru aradım, parasetamol verebileceğimi, biraz rahatlatacağını söyledi. Böylece Alp'e ilk kez böyle birşey verdik. Gerçekten de rahatladı.


Bu arada uyku düzeni ne olacaktı? Hep uyku kitaplarındaki durum analizlerinde, çok iyi uyuyan bir bebeğin bile, diş çıkartırken bütün düzeninin bozulduğundan bahsediliyordu. Kitapları açıp hepsinin ilgili bölümüne tekrar baktım: Daha önceki rutininizi bozmayın, aynen devam etmeye çalışın. Gün içindeki saatlerinizi de, yatma-kalkma saatlerini de kaydırmayın, diyordu. Biz de şimdi onu yapıyoruz. Çok mızmız olduğunda arada bir sallıyoruz, ama 3 gün kuralını unutmadan! Yani 3 gün üst üste yapmıyoruz, yoksa alışkanlığa dönüyor.


Ayrıca cok canı acıdığı için koluma aldığımda, şunu farkettim: Eğer elime alıp sallarsam, Alp'in uykuya dönme ihtimali ortadan kalkıyor. Bunu keşfedince, yatağında elini tutmayı tercih ettim. O zaman ağrısı biraz azalınca, uykuya geri dalıyor, en azından bir süre daha uyuyor.


Daha sonraki 2 gece Alp oldukça sakin uyudu. Sonraki gece yine çok ağladı. Tamam dedik, 2.diş de geliyor. Onlar hep arka arkaya gelirmiş. Yani alt-orta iki diş. Henüz ucunu görmedik. Şimdi yine sakin. Diş hikayelerindeki kadar da korkunç değilmiş aslında. Sadece o ağlayınca siz de çok üzülüyorsunuz. Bir de herkesin bebişi aynı tepkiyi vermiyor. Sadece ishal olup, hiç ağlamayan çocuk da var. Umarım sizinki öyle olur :)

Saturday, January 17, 2009

Uyku-17 Büyüme Evreleri-Atakları (Growth Spurt)

Büyüme Atakları:
İngilizce'de Growth Spurt olarak adlandırılan bu olay, bebeklerin hızla büyüdükleri düşünülen ve daha cok gıdaya ihtiyaç duyulan bir zamandır. Genellikle 2-3 gün kadar sürer. Bu devreler genellikle 3hafta-6.hafta-3.ay ve 6.ay olarak geçiyor ama bebekten bebeğe göre değişir.
Sizden aldığı süt 2-3 gün için yetmeyebilir, bu yüzden de bebek huysuzluk yapar. Hatta bütün gece ayakta kaldıkları bile olabilir. Melek gibi olan bir bebek bile bu devrede etkilenebilir. Yapılması gereken şey o sırada, işaretleri yakalayıp daha sık meme ya da mama veriliyorsa daha fazla mama vermektir. Meme veriyorsanız, doğa yine görevini yapacak ve birkaç gün sonra süt üretiminiz artacaktır.
Ben bu devreleri çok net bir şekilde yaşadım. Genelde iyi uyuyan Alp, o günlerde 2-3 gün uyumadı. Ama panik yok, bunlar da birkaç gün içinde geçecektir.
Eğer rutin yapıyorsanız ve diyelim ki 3 saatte bir emziriyorsanız, bu durumda bu süreyi 2.5 saat yapabilirsiniz. Ama sadece birkaç gün için. Sonra eski temponuza dönebilirsiniz. Sütünüz yetişmiyorsa da, sağdığınız sütlerden takviye yapabilirsiniz.

Wednesday, January 7, 2009

Uyku-16 Nasıl giydirmeli?


Geleneksel Türk mantığına göre, bebekler kat kat, lahana gibi giydirilmelidir. Yazın ortasında bile cocuga kat kat giydiren arkadaslarımın kulaklarını çınlatıyorum! Halbuki en çok da böyle giyindirilen ve sakınılan bebekler hasta oluyorlar. Hava değişikliklerinden daha cok etkileniyorlar. Giydir soyun daha beter oluyorlar. Bakınız yabancı çocuklara, hepsi yaz-kış, incecik dolaşırlar. Yazın çıplak ayakla koştururlar.


Halbuki literatür bu konuda da çok net: İlk 4 gün bebek üşür, yaz da dahil. Bu yüzden ilk 4 gün biraz sakının, ama sonra abartmayın!! İngilizler abartıp odasını 18 derecede tutun diyorlar ama ben denedim yazın sabaha kadar klima calıssa bile bizim oda en fazla 23 dereceye iniyordu. Kış günlerimizi yasadığımız bu günlerde de Alp'in kaloriferini kapattık. Selda evin bu tarafı Erzurum gibi, buz gibi diyor!! (Onun odası cok sıcak) Onun buz gibi dedigi derece yine 23 derece. Yani biz millet olarak gercekten sıcağa alışkınız, 23 bile cok soguk geliyor. Bizim evin genelde derecesi bu. Alp'in üstüne sadece 1 tane penye tulum giydiriyoruz. Üstüne hırka-yelek falan yok.


Aslında bastan baslayalım:

Alp Temmuz'da dogdu. Hastanede body-sapka giydirdiler. Bıngıldak en çok ısı kaybedilen yermiş, bu yüzden sapka önemli. (Sadece ilk birkaç gün) Eldiven hayır cünkü bebek dokunarak öğreniyor. Yüzünü çizecek diye eldiven giydirirseniz, onun en önemli keşfetme duyusunun önüne set çekersiniz. Bu size kalmış birsey. Biryeri çizilse de, sütünüzden sürün, 1-2 gün içinde geçiyor zaten.


Hastaneden çıktığında, kolsuz ve bacaksız bodyler ile gezdi. Zaten bolca sling ile gezdirdiğim için, benim ısım ona geciyordu. Ya da body üstüne kundak yapıyorduk. Yanımızda yatarken doktora da danısarak klima altında yatırdık. Doktor, nasıl alısırsa öyle gider, yatırın dedi. Biz de zaten bu cevabı bekliyorduk!!

Eylül ayında 2 aylık olup tatile gidene kadar hiç çorap vs giydirmedik Alp'e. Pusete koyduğumuzda da penyeden yapılan örtüsünü serdik üstüne. Böylece Eylül ortası oldu. Uçaga vs binerken biraz daha iyi giydirdik. Ekim geldiğinde ise sokaga hala tulum ile cıkıyordu ama ya tam tulum, sapka ve hırka giydi, ya da bacaksız body altına esofman, corap, hırka giydi. Ama Alp en çok tam tulum ile mutlu oluyor, kendisini sıkan birşey olmadığı için galiba..Evde yavas yavas tam tuluma gecti ama içine hiçbirsey giydirmeden.


Kış aylarına geldiğimiz bu günlerde hala tam body giyiyor. İçine birşey giydirmeden.. Ev hala 23 derece. Bu ısıda cok mutlu oluyor. Sıcak eve gidince de fenalık geciriyor. O zaman biraz daha soymak zorunda kalıyorum, cok ama cok mutlu oluyor.
Şimdi hatırladım: Amerikan Hastanesi'nde tembih etmişlerdi. Bebek meme emerken müthiş bir efor sarfediyor. Emzirirken sakın bebeği fazla giydirmeyin, hatta biraz üstünü inceltin dediler. (Eğer kat kat giyiniyorsanız. ) Hatta yaz aylarında bebeğinizi çıplak bırakıp siz de üstünüzü çıkartıp emzirin. Müthiş bir ten teması sağlarsınız, bundan büyük mutluluk olur mu??


Kıssadan hisse: Nasıl alısırsa öyle gider! Eskimo bebekleri düşünün, fazla lahana gibi giydirmeyin. Siz üşüseniz bile oda ısısına bakın, fazla abartmayın..

Uyku-15 Kundak


Eski adetler yine ortaya çıktı! Ninelerimiz doğru biliyormuş arkadaşlar, kundak yine gündemde. Birara kalça çıkıklığı yapıyor diye kundak kötülenmişti. Yok denmişti. Son 1-2 senedir yine gündemde ve revaçta. Kundağın birçok faydalarından bahsediliyor:

Kundak bebeği anne karnında gibi hissettiriyor. Bu da bebeği kendini güvende hissettiriyor.
İlk doğduğunda olan ve uzun süre devam eden refleks yüzünden eller, kollar devamlı havada oluyor. Bu da uykusunu bozabiliyor. Özellikle gece uykularında çok faydasını gördüm.
Yarım kundaktan bahsediliyor ama bundan kollar dısarıda kalacak diye anlasılmasın. Kollar içeride kalacak ama ayaklar daha bir serbest kalacak. Yani mumya gibi sarmayın bebeği. Bir de lahana gibi giydirmeyin, bebek sıcaktan fenalık gecirmesin. Yazın doğan Alp için en büyük endişem buydu, kundakla ilgili. Çocuk fenalık gecirir mi, cok sıcak diye. O yüzden klimalı odada yattı bizimle. Yoksa gercekten fenalık gecirebilirdi. Amazon'da hazır kundaklar var, kenarlarında cırt cırtlar var, fikir edinmek icin bakın isterseniz. Ürünün markası: Swadle me.