Wednesday, October 27, 2010

Krup Hastalığı

Birkaç gündür cok hafif ateşi olan Alp, Pazar akşamı çoook garip seslerle uyandı. Hem cok derin soluyor hem de köpek havlamasına benzer sesler çıkartıyordu. Daha önce bir arkadaşımın başına geldiği ve bana çok iyi tarif ettiği için, hemen krupla ilişki kurdum kafamdan. (Giırtlak-ses tellerinde olan iltihaplanma.) İnternetten belirtilerini okudum, birebir aynıydı:
- Çocuk sağlam yatar, korkunç seslerle uyanır,
- Köpek havlaması gibi sesler çıkartır,
- Önceden hafif ateş olabilir,
- Ses çatallaşmıştır.

Bunların hepsi bizim için geçerliydi. Alp çok fena ağlamasa daha sakin olabilirdim ama anlatılmaz bir ağlama içindeydi. Doktorumuzu aradım. Yurtdısında olan doktorum, bunu hiç mesele etmeyip çok ilgilendi bizimle. Anlatınca o da krup dedi. Önce soğuk havaya çıkart dedi. Soguk hava ses tellerine iyi geliyormus, şişmeyi azaltıyormus. Sakinleşmezse hastane dedi. Baktım hiç durmuyor, gece yarısı hastanede bulduk kendimizi. Bu arada bir muhakeme yapıp kafamda, en iyisinin Kadıköy Şifa olacağına karar verdim. Doğum hastanesi olduğu için 24 saat çocuk doktoru bulunduruyorlar. Çocuk doktoru bakar bakmaz teşhisi koydu:Krup. Kortizon iğnesi yapmak gerekiyor dedi. Yapmazsak ne olur diye sordum, bu tablo cok geç iyileşebilir, daha kötüye de gidebilir dedi. O yüzden kabul ettik. Arkasından inhaler ile bir nefes açıcı daha verdiler. Ventolin cinsi birşey. Arkasında da soğuk buhar. Yaklasık 1.5 saat kaldık orada. Sonra eve geldik. KAloriferleri zaten kapalıydı, iyice serinlettik odayı. Soğuk su buharını koyduk. Arkasından yoğun öksürük bekleyin dediler, aynen öyle oldu. Şimdi balgam söktürücü bir şurup ile tedavisi sürüyor. Bulaşıcı olduğu için bu hafta evde geçecek. Çok sıkıldı tabii, biz de öyle.
Kötü haber şu ki, tekrar edebilirmiş:(
İnşallah bununla atlatmış olalım.

Tuesday, October 19, 2010

Starbucks Anneleri

Bildiginiz gibi gecen hafta okulumuz acildi. Okul yeni, butun ogrenciler yeni olunca, ilk 2 gun karmasalar yasandi. En zoru, iki yas cocuklarimizin cogunun annelerinden kopmak istememeleri yuzunden aglamalari oldu. Ama cocugun iyiligi icin, anneler olarak cocugumuzu öpüp ayrildik oradan. Bizi gormeyince aglamalari daha kolay sona eriyordu. Mekan olarak, Kosuyolu'ndaki Starbucks'i sectik kendimize. Cogumuz 2 yasindaki cocuklarini yarim gun gonderdigi icin, oglene kadar orada oturuyor, erken cagirilirsak yakinda bulunmak istiyorduk. Tabii ilk haftadan hastalanan cocuklarimiz oldu, biri de Alp. İki gun gitti, uc gun hasta oldu, gitmedi. Bu Pazartesi sil bastan oldu. Okula yeni basliyormus gibi.
Aslinda Alp'in durumu biraz farkli digerlerinden. Okulun tamir isleriyle ugrasirken bizimle sikca okula geldigi icin orayi oyun alani gibi gordu. Herkese 'burayi babam tamir etti' dedi. Yani okula girerken aglamadi. Gulerek sinifina girdi. Alp digerlerinin aglamasi ya da kalabalik yuzunden rahatsiz oldu daha cok. Bugun ise gulerek girerken, bakti bir cocuk agliyor, o da basladi aglamaya! Yine optum, biraktim Alp'i. Neyse ki, kolay susuyor. Ben de Starbucks'da diger anneleri bekliyorum, kitabimi okuyorum, bloguma bu post'u gonderiyorum. Telefonla yazinca Turkce karakter sorunu oldu maalesef:(

Monday, October 11, 2010

Yarın okulun ilk günü...

Sonunda o gün geldi çattı. Bütün zorlukları aşarak, Türkiye'de pek örneğini görmediğimiz bir işi başararak, veli insiyatifli okulumuzu kurduk ve yarın açıyoruz. Biliyorsunuz, Türk milleti olarak birçok işe hevesle başlarız ama sonu gelmez. Biz bunu başardık, bununla da gurur duyuyoruz. Yarın 34 tane minik çocuğumuz Küçük Kara Balık Montessori Okulu'na başlıyor. İsmimiz bilerek seçildi, kendimizi Küçük Kara Balık gibi hissediyoruz. Akıntıya karşı kürek çektik, ezber bozduk. Çocuklarımız yaratıcı bir eğitim alacaklar, ezberler, projeler ile uğraşmayacaklar. Organik yemek yiyecekler. Bahçeyle uğraşıp, sofralarını kendileri kuracaklar, tabaklarını yıkayacaklar, ahşap materyaller ile oynayacaklar. Canları isterse uyuyacaklar.
Biz bu sisteme cok inandık, umarız daha da yaygınlaşır.