Bu kolay hamur tarifi hem bembeyaz oluyor hem de hazırlaması çok kolay. Karbonat çok bol lazım, bunun için aktardan almak daha iyi. Bunu pinterest'ten buldum, uyguladım, çok güzel. Orijinal tarifi buradan bulabilirsiniz.
Tarif:(Tarifler Amerikan cup ölçüsü ile veriliyor. Orta bir su bardağı gibi düşünebilirsiniz.)
2 cup karbonat
1 cup mısır nişastası
1 1/4 cup su
Önce toz olanları şöyle bir karıştırıp suyu ekliyoruz. Biraz kendine gelince de pişirmeye başlıyoruz ocakta. Malzemeleri iyice yedirip karıstırmaya devam ediyoruz. Kısa bir süre sonra bu karışım birden patates püresi gibi bir kıvama geliyor. O zaman altını karıstırıyoruz. Hepsi katılaşınca nemli bir beze sarıp sogumasını bekliyoruz. İşte hamur hazır.
Ben kilitli bir poşete alıp kullandıkça içinden alıyorum. Kalanı kurumuyor böylece. Bunlardan çok iyi yılbaşı süsü oluyor. Ya da hediye paketine konacak bir süs.İsterseniz yağlı bir kağıtta kurumasını bekleyebilir veya 120 santigrat derecede fırında kurutabilirsiniz. Ben ikisini de yaptım. Fırınlayınca biraz daha iyi sonuç aldım.
Konu Alp olunca tabii Star Wars süsler kaçınılmazdı, bende onlardan bir set var:)
Bugün evdeydi Alp, onu epey oyaladı. Bu hamurun böyle güzel bir beyaz olması da ayrı bir hoşluk:)
Monday, November 26, 2012
Saturday, November 24, 2012
Homeopati nedir?
Türkiye'de pek bilinmeyen homeopati hakkında bir yazı yazayım dedim. Şimdi size vereceğim bilgiler, dünyanın en önemli homeopati firmalarından Boiron'un bir kitapçığından alınmıştır:
Homeopati, doğal maddeleri, mikro dozlarda kullanan terapatik bir metoddur. Homeopatik ilaçlar, alerji, öksürük, grip, soğuk algınlığı, stres, artirit ağrıları, kas ağrıları, diş çıkarma ağrıları gibi birçok akut sorunu tedavi amaçlı kullanılmaktadır.
Homeopatik İlaçlar:
Terapatik olarak aktif olan mineral, botanik ve biyolojik maddelerin mikro dozlar ile kullanılmasıyla üretilir. Güvenli ve doğal bir şekilde, sersemlik ya da uykuya sebep vermeden vücut tarafından kullanılır. Doz aşımı riski yoktur ve diğer kullanılan ilaçlar ile etkiye girmezler. Bu yüzden, kendi kendinize ilaç kullanacağınız zaman en güvenli ilaçlardır. İlk belirtiler görüldüğü zaman alınması en iyi neticeyi verir.
Homeopatik ilaçlar 200 seneden fazladır kullanılmaktadır. Homeopatic Pharmacopoeia of the United States (HPUS) uyarak üretilirler. Bugün dünyada milyonlarca hasta tarafından kullanılmakta ve doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir.
Boiron'dan aktaracağım bilgiler bu kadar. Amerika ve Avrupa'da yani ilaçların çok yoğun kullanıldığı bu zengin ülkelerde, homeopati çok ciddi bir daldır. Doktorlar tarafından da ciddiye alınmkatadır. Zira yan etkileri bulunmamaktadır. Bazı yerlerde özel eczaneler olduğu gibi, bazı yerlerde eczanelerin içinde bulunur.
Homeopatinin bir özelliği de belirtiler dısında kişiye, daha doğrusu kişiliğe özel ilaçlar olmasıdır. İşte burada, bu işin ciddi eğitimini almış kişiler devreye giriyor. Size birçok soru sorup tipinizi belirliyorlar. Ondan sonra belirtiye göre değişik ilaçlar veriyorlar.
Bir de genel ilaçlar var. Onlar zaten biliniyor. Ortalama herkese uyacak şekilde dizayn edilmiş karışımlar bunlar. En bilinenlerden biri ise, isminin nasıl okunduğunu hala bilmediğim, ama hamileliğimde tanışıp hem kendim hem ailem için kullandığım,
Oscillococcinum® isimli karışımdır. Bana da ilk kez, hamile iken kadın doğumcum tavsiye etmişti. Epey pahalı ama deyiyor. Bir de Alp'e çok sık kullandığım Cold Calm isimli karışım. İlk hissettiğinizde nezle, vs hemen vermek çok işe yarıyor.
Gelelim Türkiye'de duruma: Bazı hekimler var bu işe gönül vermiş. Hekim olmayanlar da var. İlaçlarını burada bulmak zor. Gidenlerden istiyorsunuz, bir şekilde çark dönüyor. Türkiye'deki mevzuatın bunları kabul etmesi çoook zor. Sağlık Bakanlığı dışarıya ve yeniliklere çok çok kapalı bir bakanlık. Senelerce muhatap olduğum bir kurum. Dolayısıyla, bakanlığa çok yakın bir kişi el atmazsa bu ilaçların Türkiye'ye ithalatı mümkün durmuyor bana göre. İnşallah yanılıyorumdur.
Özellikle bebeğiniz, çocuğunuz için bir homeopati doktoru edinip arada bir ziyaret etmenizde fayda var. Bazı hastalıkları böylece antibiyotiksiz atlatmanız mümkün olabilir böylece.
Homeopati, doğal maddeleri, mikro dozlarda kullanan terapatik bir metoddur. Homeopatik ilaçlar, alerji, öksürük, grip, soğuk algınlığı, stres, artirit ağrıları, kas ağrıları, diş çıkarma ağrıları gibi birçok akut sorunu tedavi amaçlı kullanılmaktadır.
Homeopatik İlaçlar:
Terapatik olarak aktif olan mineral, botanik ve biyolojik maddelerin mikro dozlar ile kullanılmasıyla üretilir. Güvenli ve doğal bir şekilde, sersemlik ya da uykuya sebep vermeden vücut tarafından kullanılır. Doz aşımı riski yoktur ve diğer kullanılan ilaçlar ile etkiye girmezler. Bu yüzden, kendi kendinize ilaç kullanacağınız zaman en güvenli ilaçlardır. İlk belirtiler görüldüğü zaman alınması en iyi neticeyi verir.
Homeopatik ilaçlar 200 seneden fazladır kullanılmaktadır. Homeopatic Pharmacopoeia of the United States (HPUS) uyarak üretilirler. Bugün dünyada milyonlarca hasta tarafından kullanılmakta ve doktorlar tarafından tavsiye edilmektedir.
Boiron'dan aktaracağım bilgiler bu kadar. Amerika ve Avrupa'da yani ilaçların çok yoğun kullanıldığı bu zengin ülkelerde, homeopati çok ciddi bir daldır. Doktorlar tarafından da ciddiye alınmkatadır. Zira yan etkileri bulunmamaktadır. Bazı yerlerde özel eczaneler olduğu gibi, bazı yerlerde eczanelerin içinde bulunur.
Homeopatinin bir özelliği de belirtiler dısında kişiye, daha doğrusu kişiliğe özel ilaçlar olmasıdır. İşte burada, bu işin ciddi eğitimini almış kişiler devreye giriyor. Size birçok soru sorup tipinizi belirliyorlar. Ondan sonra belirtiye göre değişik ilaçlar veriyorlar.
Bir de genel ilaçlar var. Onlar zaten biliniyor. Ortalama herkese uyacak şekilde dizayn edilmiş karışımlar bunlar. En bilinenlerden biri ise, isminin nasıl okunduğunu hala bilmediğim, ama hamileliğimde tanışıp hem kendim hem ailem için kullandığım,
Oscillococcinum® isimli karışımdır. Bana da ilk kez, hamile iken kadın doğumcum tavsiye etmişti. Epey pahalı ama deyiyor. Bir de Alp'e çok sık kullandığım Cold Calm isimli karışım. İlk hissettiğinizde nezle, vs hemen vermek çok işe yarıyor.
Gelelim Türkiye'de duruma: Bazı hekimler var bu işe gönül vermiş. Hekim olmayanlar da var. İlaçlarını burada bulmak zor. Gidenlerden istiyorsunuz, bir şekilde çark dönüyor. Türkiye'deki mevzuatın bunları kabul etmesi çoook zor. Sağlık Bakanlığı dışarıya ve yeniliklere çok çok kapalı bir bakanlık. Senelerce muhatap olduğum bir kurum. Dolayısıyla, bakanlığa çok yakın bir kişi el atmazsa bu ilaçların Türkiye'ye ithalatı mümkün durmuyor bana göre. İnşallah yanılıyorumdur.
Özellikle bebeğiniz, çocuğunuz için bir homeopati doktoru edinip arada bir ziyaret etmenizde fayda var. Bazı hastalıkları böylece antibiyotiksiz atlatmanız mümkün olabilir böylece.
Thursday, November 22, 2012
Lego sorunlarımız...
Lego'lu evler gayet iyi bilirler. Beraberinde birçok soru işareti getirir. Legolar nasıl saklanır?
Renklerine göre?
Büyüklüklerine göre?
Konularına göre?
Lego bizim zamanımızda basit parçalardan oluşuyordu. Böyle konulu Lego yoktu. Büyük bir pazarlama başarısı olarak gördüğüm bu strateji sonucu, her aldığımda yemin billah edip bir daha almam dediğim Lego'dan devamlı geliyor eve bir şekilde. Hediye olsun, Alp'in aile büyüklerini kandırdığı zamanlar olsun, benim aldıklarım olsun. Bünye tövbe tutmuyor anlaşılan:)
Konulu Legolar bir puzzle gibi. Aslında yaratıcılığı öldürdüğü kesin böyle olunca. Otur, talimat izle. Külliyen karşıyım bu duruma. Ama bir taraftan da bari o kadar aldık, Alp yaptı, biraz da dursa diyoruz. Öyle de olmuyor. Bozulunca da birbirinden farkı pek de olmayan bir sürü parça biriktikçe birikiyor. Sonuçta bunlar böyle parça parça olacaksa, yeni Lego almak çok anlamsız. Ama parça parça olunca da yaratıcı yeni modeller geliştiriyor çocuğumuz, anlamına geliyor. Gel de çık işin içinden.
Benim içimde olay net, daha fazla Lego almamak lazım. Olanlarla oynasın. Nokta. (Ama gerçekte böyle olmamaya devam edecek, bunu da biliyorum)
Ben nasıl saklıyorum sorusuna gelince, renklerine göre. Bir de figürler bir kutuda, tekerlekler bir kutuda, çok minikler bir kutuda gibi ayrımlar da var.
Bir de dev bir kutu var, ortalıkta kalanları bir şekilde acilen kaldırmak için.
Bakın bu blog'daki aile olayı nasıl çözmüş:
http://littleredhen4.blogspot.com/2011/11/legos-legos-legos.html
Alp'in odasını biraz daha büyük çocuk odası yapınca böyle birşey yapacağım sanırım.
Renklerine göre?
Büyüklüklerine göre?
Konularına göre?
Lego bizim zamanımızda basit parçalardan oluşuyordu. Böyle konulu Lego yoktu. Büyük bir pazarlama başarısı olarak gördüğüm bu strateji sonucu, her aldığımda yemin billah edip bir daha almam dediğim Lego'dan devamlı geliyor eve bir şekilde. Hediye olsun, Alp'in aile büyüklerini kandırdığı zamanlar olsun, benim aldıklarım olsun. Bünye tövbe tutmuyor anlaşılan:)
Konulu Legolar bir puzzle gibi. Aslında yaratıcılığı öldürdüğü kesin böyle olunca. Otur, talimat izle. Külliyen karşıyım bu duruma. Ama bir taraftan da bari o kadar aldık, Alp yaptı, biraz da dursa diyoruz. Öyle de olmuyor. Bozulunca da birbirinden farkı pek de olmayan bir sürü parça biriktikçe birikiyor. Sonuçta bunlar böyle parça parça olacaksa, yeni Lego almak çok anlamsız. Ama parça parça olunca da yaratıcı yeni modeller geliştiriyor çocuğumuz, anlamına geliyor. Gel de çık işin içinden.
Benim içimde olay net, daha fazla Lego almamak lazım. Olanlarla oynasın. Nokta. (Ama gerçekte böyle olmamaya devam edecek, bunu da biliyorum)
Ben nasıl saklıyorum sorusuna gelince, renklerine göre. Bir de figürler bir kutuda, tekerlekler bir kutuda, çok minikler bir kutuda gibi ayrımlar da var.
Bir de dev bir kutu var, ortalıkta kalanları bir şekilde acilen kaldırmak için.
Bakın bu blog'daki aile olayı nasıl çözmüş:
http://littleredhen4.blogspot.com/2011/11/legos-legos-legos.html
Alp'in odasını biraz daha büyük çocuk odası yapınca böyle birşey yapacağım sanırım.
Wednesday, November 14, 2012
Lego sağolsun...
Çok büyük bir icat. Kaç jenerasyon büyüttü düşünün. 1932'de kurulan orijinal şirket, sonra birkaç kez değişiyor, 1934 senesinde lego adını alıyor. Lego ismi, leg godt ibaresinden geliyor. (İlk 2 harfleri) Anlamı ise: İYİ OYNA!
Bizim evde Lego hep favori oyuncak oldu, hala da öyle. Alp okula gitmeden önce mutlaka çantama bir Lego yapıp saklıyor. Genelde bir mini figür oluyor bu. Okul çıkışında beni görünce de ilk sorduğu şey o oluyor. Bir yere mi gidilecek, mutlaka önce kafasındaki Lego'yu yapıyor. Uyuma vakti geldiği zaman, hemen yeni bir Lego yapıyor. Elinde uyuduysa ilk sorduğu şey o oluyor. Bazen yatağının altına koyuyor. Gece uyanırsa, önce o Lego'yu alıyor, sonra bizim yatağa geliyor. Böyle hafif takıntılı bir Lego durumu var bizim evde:)
Konuyla ilgili olarak size Kapadokya'daki bir fotografı koyuyorum. Her sabah 100'ün üstünde balonun havalanışını seyrediyorduk. (Sağolsun çok erken uyanıyor-ama bu sefer çok işe yaradı bu uyanışlar-bol fotoğraf çektik.) Alp odaya dönünce hummalı bir çalışmaya girdi. Tesadüfen odada hafif sönmüş bir balon da vardı. Vee aşağıdaki balonu yaptı:
Yaşasın Lego!
Bizim evde Lego hep favori oyuncak oldu, hala da öyle. Alp okula gitmeden önce mutlaka çantama bir Lego yapıp saklıyor. Genelde bir mini figür oluyor bu. Okul çıkışında beni görünce de ilk sorduğu şey o oluyor. Bir yere mi gidilecek, mutlaka önce kafasındaki Lego'yu yapıyor. Uyuma vakti geldiği zaman, hemen yeni bir Lego yapıyor. Elinde uyuduysa ilk sorduğu şey o oluyor. Bazen yatağının altına koyuyor. Gece uyanırsa, önce o Lego'yu alıyor, sonra bizim yatağa geliyor. Böyle hafif takıntılı bir Lego durumu var bizim evde:)
Konuyla ilgili olarak size Kapadokya'daki bir fotografı koyuyorum. Her sabah 100'ün üstünde balonun havalanışını seyrediyorduk. (Sağolsun çok erken uyanıyor-ama bu sefer çok işe yaradı bu uyanışlar-bol fotoğraf çektik.) Alp odaya dönünce hummalı bir çalışmaya girdi. Tesadüfen odada hafif sönmüş bir balon da vardı. Vee aşağıdaki balonu yaptı:
Yaşasın Lego!
Çok erken uyanan çocuklar...
Bizde var bu tipten:)
Çözüm: Kabullenmek! Yapacak birşey yok demek. Geç yatırmak kesinlikle birşey farkettirmiyor. Benim tarafım genelde erken uyanır. Eşim çok uzun sürelerle uyuma kapasitesine sahip. Ama Alp bana çekmiş, 6-6:30 arası uyanıyor. Kazara geç mi yattı, 5:30'da uyanıyor. Bu konuyla barışmak gerekiyor. Derin derin nefesler alıp bunu kabullenmek, anne baba olarak sizin de uyku saatlerinizi öne almanız gerekiyor. Evde bakıcı varsa ve cocugunuz onunla vakit geçirmekten zevk alıyorsa elbet şahane bir durum. Ama bizde durum şu: Alp erken uyanıp salona yönleniyor, lego adamlarından birini alıyor sonra da bizim yanımıza geliyor. Asla geri uyumuyor. İstisna: Hasta olup ilaç kullandığı zamanlar. Onun dısında yaptığı bütün eylemler bizi uyandırmaya yönelik. O kadar da tatlı anlar ki onlar, sonunda dayanamayıp birimiz kalkıyoruz, onunla salona yöneliyoruz.
Lego işi bambaşka bir konu, gerçekten çok eğlenceli, onu ayrıca anlatacağım.
Çözüm: Kabullenmek! Yapacak birşey yok demek. Geç yatırmak kesinlikle birşey farkettirmiyor. Benim tarafım genelde erken uyanır. Eşim çok uzun sürelerle uyuma kapasitesine sahip. Ama Alp bana çekmiş, 6-6:30 arası uyanıyor. Kazara geç mi yattı, 5:30'da uyanıyor. Bu konuyla barışmak gerekiyor. Derin derin nefesler alıp bunu kabullenmek, anne baba olarak sizin de uyku saatlerinizi öne almanız gerekiyor. Evde bakıcı varsa ve cocugunuz onunla vakit geçirmekten zevk alıyorsa elbet şahane bir durum. Ama bizde durum şu: Alp erken uyanıp salona yönleniyor, lego adamlarından birini alıyor sonra da bizim yanımıza geliyor. Asla geri uyumuyor. İstisna: Hasta olup ilaç kullandığı zamanlar. Onun dısında yaptığı bütün eylemler bizi uyandırmaya yönelik. O kadar da tatlı anlar ki onlar, sonunda dayanamayıp birimiz kalkıyoruz, onunla salona yöneliyoruz.
Lego işi bambaşka bir konu, gerçekten çok eğlenceli, onu ayrıca anlatacağım.
Tuesday, November 13, 2012
Bir Kapadokya Seyahati Daha...
Kapadokya eşsiz biryer, kıyaslayacak yer bulamıyorum. 4.gidişimiz, biliyorum ki daha birçok kez gidilecek oraya. Alp bile 2 kez gitti bu yaştan:)
Bence çocuk ile gidilebilecek müthiş biryer. Beraberce çok güzel doğa gezileri yapıyorsunuz. Tırmanma meraklı bir çocuğunuz varsa, bacaların etrafında birçok kez tırmanabiliyorsunuz. Kapadokya'nın hakkı 4 gün. 5.günde yapacak şey bulmakta zorlanabilirsiniz. Ihlara vadisi'ni de programa eklerseniz bu 5.günün programı olur ancak çok uzak. 1.5-2 saat sürüyor Göreme'den. Çocuklarla göze alamadık.
Evet, çocuklar dedim zira yanımızda yakın arkadaşlarımız ve onların Alp yaşındaki oğlu da vardı. 2 çocuk bazen iyi bazen kötü oluyor. İyi olması birbirlerini oyalıyorlar, kötü kısmı ise kimi zaman ikisini birden sakinleştirmek gerekiyor, sinerjileri 1X2'den fazla oluyor. Bu kısmı zor idi. Ama Kapadokya yine mükemmeldi. Şimdiden özledim desem yalan söylemiş olmam. Bir kere de kar altında görmek istiyorum, bakalım ne zamana olur?
Monday, November 12, 2012
A Human Adventure - Uzay Sergisi
Çok düşük beklentilerle gittiğimi belirtmeliyim. Birkaç tane uyduruk şey gelmiştir, bu da Alp'e yeter dedim. O da ne? Devasa bir sergi alanı içinde bir sürü malzeme bizi bekliyordu.
Florida'daki hakiki uzay üssünü görmüştüm seneler önce. Gerçekten benzer şeyler vardı. Orada haliyle orijinal uzay mekiğine giriyorsunuz ama bu da normal artık. Uzay mekiklerinin oradan atıldığını düşünürseniz:)
Burada bazı uzay araçları gerçek, bazıları maket. Roket, füze, ay arabası, uzay mekiği, ne isterseniz. Birçok uzay kıyafeti. Film makinaları. Saymakla bitmez.
Çıkışta hoş da bir sürpriz vardı. İlgili olanlar bilir, NASA artık uzay uçuşlarını kendisi yapmayacak. Dışarı firmalara ihale etti bu işi. Bu firmalardan bir tanesi, Amerika'da yaşayan sayısız ödüller alan bir Türk aile. Gurur duydum. Demek bizden de uzay araştırması yapabilecek kişiler çıkıyor. Belki ileride uzayda Türkler'i de görebiliriz, hayalden bir adım öteye geçmiş bu iş. Hep söyleriz, "Elalem uzaya adam gönderiyor, biz nelerle uğraşıyoruz" diye. Tabii bunu söylemeye devam edeceğiz ama belki biz de göndeririz birgün:)
Diyeceğim o ki, bu sergiye gidin, epey emek sarfedilmiş, buraya kadar gelmiş. Değerlendirmek lazım. 4 yaşında olan Alp için ücret alınmadı. Kalabalık aileler için özel fiyat yapmışlar. Biletix'te satılıyor, oradan görebilirsiniz fiyatları.
Çıkışta Alp'e bir de astronot kıyafeti aldık. Çok kaliteli yapılmış, mağazalardaki uyduruklardan değil. O da üstünden çıkartmadı. Hediyelik eşyalara da dikkat edin derim:)
Florida'daki hakiki uzay üssünü görmüştüm seneler önce. Gerçekten benzer şeyler vardı. Orada haliyle orijinal uzay mekiğine giriyorsunuz ama bu da normal artık. Uzay mekiklerinin oradan atıldığını düşünürseniz:)
Burada bazı uzay araçları gerçek, bazıları maket. Roket, füze, ay arabası, uzay mekiği, ne isterseniz. Birçok uzay kıyafeti. Film makinaları. Saymakla bitmez.
Çıkışta hoş da bir sürpriz vardı. İlgili olanlar bilir, NASA artık uzay uçuşlarını kendisi yapmayacak. Dışarı firmalara ihale etti bu işi. Bu firmalardan bir tanesi, Amerika'da yaşayan sayısız ödüller alan bir Türk aile. Gurur duydum. Demek bizden de uzay araştırması yapabilecek kişiler çıkıyor. Belki ileride uzayda Türkler'i de görebiliriz, hayalden bir adım öteye geçmiş bu iş. Hep söyleriz, "Elalem uzaya adam gönderiyor, biz nelerle uğraşıyoruz" diye. Tabii bunu söylemeye devam edeceğiz ama belki biz de göndeririz birgün:)
Diyeceğim o ki, bu sergiye gidin, epey emek sarfedilmiş, buraya kadar gelmiş. Değerlendirmek lazım. 4 yaşında olan Alp için ücret alınmadı. Kalabalık aileler için özel fiyat yapmışlar. Biletix'te satılıyor, oradan görebilirsiniz fiyatları.
Çıkışta Alp'e bir de astronot kıyafeti aldık. Çok kaliteli yapılmış, mağazalardaki uyduruklardan değil. O da üstünden çıkartmadı. Hediyelik eşyalara da dikkat edin derim:)
Uzun zamandır suskunum...
Nedendir bilinmez, yazı yazasım yoktu. Çok uzun sürdü, biliyorum. Araya bir sürü seyahatler sığdı, okul açıldı. Bugün artık geri dönme günümmüş:) Kendime hoşgeldin diyor ve bir daha bu kadar arayı açmamayı diliyorum!
Subscribe to:
Posts (Atom)