Monday, November 21, 2011

Uzun seyahat üzerine notlar..

Alp ile ilk uzun tirajlı seyahatim üstüne biraz daha faydalı olacağına inandığım notlar veriyorum:

(Alp'in 3 yaş ve 3 aylıkken gittiğini hatırlatırım)
-Mümkünse bir yerde kalın. Arabayla devamlı şehir değiştirip devamlı otel değiştirmeyin. En azından akşam aynı yere dönmüş olun. Mutlaka bir yere gidilecekse bunu önceden anlatıp bu mekana geri döneceğinizi de belirtin. Benzer bir seyahati 3 yasındaki oğulları ile yapan arkadaslarımız, California'da 20 gün boyunca 3500 km yapıp, sayısız otel değiştirmişler. Yarıdan itibaren çok zorlanmışlar, çocukcağız devamlı ağlamış. Her otelden çıkarken çok kızıyormus, ben gitmek istemiyorum diye)
Demek bu tip seyahatleri daha büyükken yapacağız.
- Hem Avrupa'da, hem Amerika'da, kısa dönemli haftalık hatta günlük ev kiralamak mümkün. Otelde kalmak yerine bunu tercih edebilirsiniz. Ben kendim için de bunu tercih ediyordum, şimdi Alp ile daha da önemli oldu. Mekanlar daha geniş, ev olduğu için yemeğinizi kendiniz yapabilirsiniz. Hiç olmazsa kahvaltıyı bile evde yapmak iyi geliyor. Fiyat daha uygun oluyor (iyi yerdeki otellere göre), ev iyi yerde olsa bile.
-Kendinize plan yapın ama illa da uymak için zorlamayın. Biraz da çocuğun enerjisine, isteklerine kulak verin.
-Kuralları gevşetin: Hem size hem ona yazık. Merak etmeyin, rutine hemen geri dönülüyor, bunu yaşadım.
-Özellikle jet-lag olunca iştah gidebiliyor. Hele de alışık oldukları yemekleri bulamayınca. Bu konuda da zorlamayın, zorlanmayın. İstediğini (tabii ki belli kurallar içinde) yesin. Ben Alp'in Amerika'da yediği dondurma, bütün hayatı boyunca yediği ile eş değerdir. Ama kuralımız: Yemekten sonra idi. Yoksa yemedi, biz de önünde yemedik.
-Araba ile oradan oraya çok gidiliyor, DVD player iyi geldi bize. Hatta oradan aldık.
-Puset olmazsa olmazlardan.
-Yine araba ile giderken yanınıza ekstra yemek ve su alın, ne olacağı belli olmaz. Biz dağlarda tepelerde gezerken bu konuda zorlandık, bir miktar aç kladık. Nasıl olsa vardır demiştik ve ilk acıkma işaretlerinden 2 saat sonra biryer bulabildik.
-İlaçlarını tabii ki unutmayın. Bir de normalde vermiyorsanız da seyahatte vitamin vermek iyi fikir olabilir, zira düzgün yemek yemiyorlar.
-Mutlaka bunun geçici bir seyahat olduğunu, sonunda eve dönüleceğini anlatmak lazım. (5 yasındaki arkadasımın oğlu, Los Angeles'da geçirdiği 1 hafta sonunda ağlamış, hiç mi eve gitmeyeceğiz, artık burada mı yaşayacağız diye..)

Saturday, November 19, 2011

Caillou Olayı

Biliyorsunuz, en popüler çizgi film bu Caillou. Bakınca da çok masum gözüküyor. Bunun sonucunda biz de hayatımıza soktuk bu karakteri.
Sonra okula toplantıya gittik, okul psikoloğumuz ile. Bize dedi ki, "Sakın Caillou seyrettirmeyin". Niye? "Çünkü oradaki hayat fazla mükemmel. Herkes el pençe divan oluyor, Caillou'nun istediklerini yerine getiriyor. Bütün kasaba seferber. Bu gerçek bir dünya değil. Unutturmaya çalışın" dedi! Bu tabii çok zor. Alp çok sevdi, belki de ilk tanıştığı karakterlerden olduğu için. Halbuki ne kadar da masum gözüküyordu.

Beni sinir eden baska birşey daha var tabii : Caillou'nun Türkçe seslendirmesi. Bozuk Türkçe'yi mi saysam, şımarık konuşmasını mı? Baktım, Alp birden Caillou gibi "babaaa" ve "lütfeeeen" "vay canına" demeye başlamış. İkimiz de rahatsız olduk. Caillou istediğinde başka şeyler önermeye başladık. Özellikle Caillou tutturursa İngilizcesini buluyoruz. Anlamasa da bakıyor, belki de kulağı doluyor. Bir de Alp'de itfaiye takıntısı olduğu için Fireman Sam adında İngiliz çizgi filmi bulduk. Onu da çok seviyor.

Bu arada okul psikoloğundan bir uyarı daha: "Uçan kahramanlı şeylerden uzak durun. 3 yaşında çocuk henüz gerçek ile masalın farkını çok anlayamaz. Oradan buradan atlamaya kalkar" dedi. Biz Toy Story seyrettirmiştik, çok sevmişti. Buzz'a da bayılmıştı bütün çocuklar gibi. Şimdi anlatıyoruz, bu sadece çizgi filmlerde, masallarda olur, böyle birşey yok diye.

Bu işler gerçekten çok zooor..

Masallar ve bugünkü durum

Ben 70 doğumluyum. Çocukluğum hep şimdi düşününce dehşet dolu masallarla geçmiş. Ama o zaman hiç öyle gelmiyordu. Demek çocukların algısı farklı. Bu konuda fikri olan var mı?

-Kırmızı başlıklı kız: kurt bir insanı yutuyor, sonra karnı yarılmak sureti ile çıkartılıyor

-Pamuk prenses: Kötü kraliçe, namı-ı diğer cadı, Pamuk Prenses'i öldürmek istiyor. Ona zehirli şeyler gönderiyor.

-Hansel Gratel: Çocuk yiyen karakter, çocuklar şişmanlasın da öyle yesin diye habire onları besliyor.

Bana onlar hiç korkunç gelmediği gibi, eğlenerek de dinlerdim(k). Arkadaşlara soruyorum, bir kişi de çıkıp ne korkunçtu bunlar demiyor.

Biz bu masalları nasıl anlatmalıyız, olduğu gibi mi, değiştirerek mi?

Sunday, November 13, 2011

Medeni ülkede puset kullanmak!

Sanırım ciddi bir medeniyet belirtisi bir ülkede tekerlikli sandalye ya da puset ile hiçbir sorun olmadan dolaşabilmek.

Ben en medeni caddelerimizden olan Bağdat Caddesi'nde bile kesintisiz yürüyemiyorum. Hep biryerlere takılıyor. Hele caddeden sokağa girdiniz mi perişanlık. Daracık kaldırım, çok da yüksek yapılmış. Çık çıkabilirsen, hele de pusette uyuyan bir çocuk varsa. Işıkta yayanın hakkı olsa bile, sağa dönen arabanın da hakkıysa kesinlikle yol vermezler, gerçekten de zordur pusetle yürümek.

O kadar değişik yere gittik (bu seyahatte), dağlara çıktık, botlara bindik, otobüs, metro, tren, uçak, restaurantlar, müzeler, alışveriş merkezleri, birinde ama birinde bile sorun yaşamadık. Birkez bile puseti taşımak zorunda kalmadık. Ne kadar rahat ettik anlatamam. Bizde puset kolaylık yanında külfet de getiriyor maalesef. Türkiye'nin yüzü eskisine göre daha modern ama asıl medeniyet bu inceliklerden geçiyor.

Çocuklarda Jet Lag (uzun uçak yolculuğu sonrası uyku bozukluğu)

Jet lag'in tercümesi bunun gibi birşey. Yani yaşadığınız yer ile gittiğiniz yer arasında fazla saat dilimleri varsa, saatlere uyum sağlama(ma) durumu!

Daha önce okuduğum bütün kitaplar çocukların çok kolay ayak uydurduğunu çünkü biyolojik saatlerinin güneşe ayarlı olduğunu söylüyorlardı. Ama bu doğru çıkmadı! Çok hayal kırıklığına uğradım gerçekten.

Gittiğimiz saat dilimi -7 saat idi. Batıya gittik. Biz büyükler kendimizi zorlayıp birkaç gün geç yatınca hemen düzeliyor bu durum. Ama 3 yaşındaki çocuğu zorla ayakta tutmak mümkün olmuyor. Üstelik gündüz öyle bir uykuya dalıyordu ki, sanki gece uykusu. Kesinlikle uyanmıyordu. Bunun üstüne gece uykuya geçince neredeyse 5 gün boyunca sabah 4'de uyandı! Kuzen evinde kalıyorduk, kimseyi uyandırmak istemediğimiz için, Alp'i odadan hiç çıkartamadık. Önüne yerleştirdiğimiz legoları ile epey bir vakit geçirmek zorunda kaldı. En son çare de DVD player koymak oldu. Bu maalesef en etkilisi. (Türkiye'ye dönünce cihaz hemen yok edildi. Alp de sormadı neyse ki)

5.gün sonunda Alp de normale geldi. Merak edenler için: 6 yaşından küçük çocukların, jet lag'i aşmak için alabilecekleri birşey yok. Biz büyükler melatonin alabiliyoruz, o da doğal hormon vücutta bulunan, ama çocuklara hiç tavsiye edilmiyor. Biz de almadık bu sefer, Alp'a ayak uyduralım diye. Yoksa iyice perişan olurduk.

Asıl Türkiye'ye dönüş sonun oluyor. Doğuya gelmek herzaman daha zordur, uyum açısından. Bir kere, gece bir türlü gelmez uykunuz. Alp'in de gelmedi. Hayatında ilk defa 00:30'da yattı hem de birkaç gece üst üste. Hal böyle olunca da 10:30'larda uyandı. 4.günün sonunda, saat kurmaya karar verdim. Bu sabah (Pazar) herkesi 9'da kaldırdım. Yarın iş günü, okul günü. Mecburen 7'de kalkacağız. Alp bu gece ilk defa 21:30'da yattı...

Diyeceğim o ki, evet, çocuklar için de jet lag var. Üstelik ilaç alamadıkları için bizden beter oluyorlar maalesef.

Thursday, November 10, 2011

Çocukla uzun uçak yolculuğu-SONUÇ

Uzun yolumuzu geçen yazıdan beri 2 kez yapmış oldum, gidiş ve dönüş.
Gidiş 10.5 saat, dönüş 9 saat. Yanıma geçen yazımda bahsettiğim herşeyi aldım. Kocaman bir çanta oldu. Oturunca bu çantayı yukarıya kaldırdım. Bir daha da indirmedim! Gerçekten!
Bu inanılmaz birşey oldu bizim için.

Öncelikle, Alp bir erkek çocuk olarak, daha önce bindiği uçaklardan daha büyük olan bu uçakla çok ilgilendi. Uçağımız THY idi, hem de yeni Boeing 777'lerden. Uçaktaki eğlence sistemi çok ama çok kapsamlı. Başka hiçbirşey yapmaya gerek bırakmıyor. Alp'in hayatta bildiği 2 uzun metrajlı filmlerden biri olan Cars I filmi orada da vardı. Önünüzdeki sistemle bütün başlangıç ve bitişleri kendiniz ayarladığınız için, Alp aynı filmi 2 kez seyretti. (Evet, seyahatlerde prensipler kenara kalkıyor, en azından bizde öyle oldu.) Sonra da uyuyakaldı, 4 saat uyudu. 2 kez yemek derken seyahat bitti. WC dışında Alp hiç yerinden kalkmadı, ekstra bir talepte bulunmadı. Çok eğlenceli bir seyahat oldu.

Dönüş biraz daha farklıydı. Bir kere artık büyük uçağa olan hevesi geçmişti. Yorgundu, bir önceki yerden aynı günün sabahı yola çıkmıştık, uçak saat 16:45'de idi, bu yüzden uykusu vardı ama uykuya geçemiyordu. Havaalanında aldığı itfaiyeci adamlar serisini eline aldı, bu onu epey eğlendirdi. Cars'ı seyretmedi bile. Sadece, ne zaman varırız diye sorup durdu. Sen uyuyup kalktıktan sonra çok az kalacak cevabı hiç tatmin etmedi. Biraz kıvranarak sonunda uykuya daldı. Dalana kadar sanırım yanımızdakileri epey rahatsız ettik:(

Birşey daha: THY Comfort Class reklamını çok yapıyor, şu anda promosyon fiyatları var. Neredeyse ekonomi ile aynı fiyatta. Çok tavsiye ederim. Yatışı ekonomi gibi, fazla yatmıyor ama genişliği, diz mesafesi neredeyse business gibi. 2 metrelik birisi bile rahatlıkla oturur, öncekine hiç temas etmeden. Ortada bu yüzden 4 yerine 3 koltuk var. Yemekler ekonomiden daha detaylı. Sanırım eğlence sistemi de öyle. Üstelik koltuklarda ipod-ipad gibi aletleri bağlayıp şarj edebileceğiniz fişler mevcut, bu da pil sorununu ortadan kaldırıyor. Diyeceğim o ki, bu aralar uzun mesafe uçarsanız, promosyon fiyatını veya milini yaklayabilirseniz, mutlaka deneyin. Deyecektir. Sanırım yakın zamanda bunun 2 katı bir fiyata çıkacak.

Çok önemli bir detay: Uzun süredir, neredeyse 1.5 senedir puset kullanmıyoruz. Arkadaşlarımızın tavsiyesi üzerine puseti götürdük. Çok ama çok rahat ettik. Her saniyesinde kullandık! Aman siz siz olun, başka diyarlara seyahate giderseniz, pusetinizi çocuğunuz sığana kadar mutlaka götürün. Kucağınızda taşımaktan kurtarır sizi..