Alp ile ilk uzun tirajlı seyahatim üstüne biraz daha faydalı olacağına inandığım notlar veriyorum:
(Alp'in 3 yaş ve 3 aylıkken gittiğini hatırlatırım)
-Mümkünse bir yerde kalın. Arabayla devamlı şehir değiştirip devamlı otel değiştirmeyin. En azından akşam aynı yere dönmüş olun. Mutlaka bir yere gidilecekse bunu önceden anlatıp bu mekana geri döneceğinizi de belirtin. Benzer bir seyahati 3 yasındaki oğulları ile yapan arkadaslarımız, California'da 20 gün boyunca 3500 km yapıp, sayısız otel değiştirmişler. Yarıdan itibaren çok zorlanmışlar, çocukcağız devamlı ağlamış. Her otelden çıkarken çok kızıyormus, ben gitmek istemiyorum diye)
Demek bu tip seyahatleri daha büyükken yapacağız.
- Hem Avrupa'da, hem Amerika'da, kısa dönemli haftalık hatta günlük ev kiralamak mümkün. Otelde kalmak yerine bunu tercih edebilirsiniz. Ben kendim için de bunu tercih ediyordum, şimdi Alp ile daha da önemli oldu. Mekanlar daha geniş, ev olduğu için yemeğinizi kendiniz yapabilirsiniz. Hiç olmazsa kahvaltıyı bile evde yapmak iyi geliyor. Fiyat daha uygun oluyor (iyi yerdeki otellere göre), ev iyi yerde olsa bile.
-Kendinize plan yapın ama illa da uymak için zorlamayın. Biraz da çocuğun enerjisine, isteklerine kulak verin.
-Kuralları gevşetin: Hem size hem ona yazık. Merak etmeyin, rutine hemen geri dönülüyor, bunu yaşadım.
-Özellikle jet-lag olunca iştah gidebiliyor. Hele de alışık oldukları yemekleri bulamayınca. Bu konuda da zorlamayın, zorlanmayın. İstediğini (tabii ki belli kurallar içinde) yesin. Ben Alp'in Amerika'da yediği dondurma, bütün hayatı boyunca yediği ile eş değerdir. Ama kuralımız: Yemekten sonra idi. Yoksa yemedi, biz de önünde yemedik.
-Araba ile oradan oraya çok gidiliyor, DVD player iyi geldi bize. Hatta oradan aldık.
-Puset olmazsa olmazlardan.
-Yine araba ile giderken yanınıza ekstra yemek ve su alın, ne olacağı belli olmaz. Biz dağlarda tepelerde gezerken bu konuda zorlandık, bir miktar aç kladık. Nasıl olsa vardır demiştik ve ilk acıkma işaretlerinden 2 saat sonra biryer bulabildik.
-İlaçlarını tabii ki unutmayın. Bir de normalde vermiyorsanız da seyahatte vitamin vermek iyi fikir olabilir, zira düzgün yemek yemiyorlar.
-Mutlaka bunun geçici bir seyahat olduğunu, sonunda eve dönüleceğini anlatmak lazım. (5 yasındaki arkadasımın oğlu, Los Angeles'da geçirdiği 1 hafta sonunda ağlamış, hiç mi eve gitmeyeceğiz, artık burada mı yaşayacağız diye..)
Showing posts with label bebekle seyahat. Show all posts
Showing posts with label bebekle seyahat. Show all posts
Monday, November 21, 2011
Sunday, November 13, 2011
Medeni ülkede puset kullanmak!
Sanırım ciddi bir medeniyet belirtisi bir ülkede tekerlikli sandalye ya da puset ile hiçbir sorun olmadan dolaşabilmek.
Ben en medeni caddelerimizden olan Bağdat Caddesi'nde bile kesintisiz yürüyemiyorum. Hep biryerlere takılıyor. Hele caddeden sokağa girdiniz mi perişanlık. Daracık kaldırım, çok da yüksek yapılmış. Çık çıkabilirsen, hele de pusette uyuyan bir çocuk varsa. Işıkta yayanın hakkı olsa bile, sağa dönen arabanın da hakkıysa kesinlikle yol vermezler, gerçekten de zordur pusetle yürümek.
O kadar değişik yere gittik (bu seyahatte), dağlara çıktık, botlara bindik, otobüs, metro, tren, uçak, restaurantlar, müzeler, alışveriş merkezleri, birinde ama birinde bile sorun yaşamadık. Birkez bile puseti taşımak zorunda kalmadık. Ne kadar rahat ettik anlatamam. Bizde puset kolaylık yanında külfet de getiriyor maalesef. Türkiye'nin yüzü eskisine göre daha modern ama asıl medeniyet bu inceliklerden geçiyor.
Ben en medeni caddelerimizden olan Bağdat Caddesi'nde bile kesintisiz yürüyemiyorum. Hep biryerlere takılıyor. Hele caddeden sokağa girdiniz mi perişanlık. Daracık kaldırım, çok da yüksek yapılmış. Çık çıkabilirsen, hele de pusette uyuyan bir çocuk varsa. Işıkta yayanın hakkı olsa bile, sağa dönen arabanın da hakkıysa kesinlikle yol vermezler, gerçekten de zordur pusetle yürümek.
O kadar değişik yere gittik (bu seyahatte), dağlara çıktık, botlara bindik, otobüs, metro, tren, uçak, restaurantlar, müzeler, alışveriş merkezleri, birinde ama birinde bile sorun yaşamadık. Birkez bile puseti taşımak zorunda kalmadık. Ne kadar rahat ettik anlatamam. Bizde puset kolaylık yanında külfet de getiriyor maalesef. Türkiye'nin yüzü eskisine göre daha modern ama asıl medeniyet bu inceliklerden geçiyor.
Wednesday, October 19, 2011
Çocukla uzuuun uçak yolculuğu
Anne bloglarının en başarılısı olduğunu düşündüğüm Pratik Anne sağolsun, yine döktürmüş! Burada göreceğiniz önerileri sıralamış bizler için. Ben hem Pratik Anne'nin, hem de diğer arkadaşlarımın önerilerine uyarak birkaç şey aldım yanıma, neticeyi dönünce yazarım:
1- Değişik, hiç görmediği birkaç oyuncak. Pratik anne bunları sona saklayın demiş, tam olarak da bunu yapacağım.
2- Bir arkadaşım bol bol çıkartma önerdi. Bunları özellikle uçakların talimat kartlarına yapıştırmak iyi oluyormuş, Lamine olduğu için sonra sökmek kolay.
3- Küçük bir yazma tahtası (doodler)
4- Ipad (Eskiden olsa DVD player olurdu) ve üstüne yüklenmiş oyunlar-kitaplar
5- Tabii ki THY'nin eğlence sistemine güveniyorum. Burada tek korkum oğlumun TV kolik olması, malum normalde hiç seyretmiyor!
6- Biraz soğuk algınlığı geçiriyor. İlaçları ve bunların reçeteleri (uçağa sıvı alınmaması durumu)
7- Yedek kıyafetler
8- İnce kitaplar-ama illa ki onun ilgisini çekecek cinsten, yeni maceraya gerek yok.
9- Boyama kalem ve kağıtları
Aklıma gelenler şimdilik bu kadar..
1- Değişik, hiç görmediği birkaç oyuncak. Pratik anne bunları sona saklayın demiş, tam olarak da bunu yapacağım.
2- Bir arkadaşım bol bol çıkartma önerdi. Bunları özellikle uçakların talimat kartlarına yapıştırmak iyi oluyormuş, Lamine olduğu için sonra sökmek kolay.
3- Küçük bir yazma tahtası (doodler)
4- Ipad (Eskiden olsa DVD player olurdu) ve üstüne yüklenmiş oyunlar-kitaplar
5- Tabii ki THY'nin eğlence sistemine güveniyorum. Burada tek korkum oğlumun TV kolik olması, malum normalde hiç seyretmiyor!
6- Biraz soğuk algınlığı geçiriyor. İlaçları ve bunların reçeteleri (uçağa sıvı alınmaması durumu)
7- Yedek kıyafetler
8- İnce kitaplar-ama illa ki onun ilgisini çekecek cinsten, yeni maceraya gerek yok.
9- Boyama kalem ve kağıtları
Aklıma gelenler şimdilik bu kadar..
Etiketler:
bebekle seyahat,
çocukla gezi,
uçak yolculuğu
Friday, June 5, 2009
Mini tatilin ardından...

Alp ile Pazartesi sabahı gittiğimiz Antalya seyahatinden, Perşembe öğlen döndük. Sandığımdan çok daha kolay geçti yolculuğumuz :)
Pazartesi 11:30 ucağına bindik. Uçağa bindikten sonra Alp'in artık kıpır kıpır olması biraz zorladı bizi çünkü kemerime bağlı olmak hiç ama hiç hoşuna gitmedi. Eline su şişesini verdim. Kalkışta kulağı rahatsız olursa diye çok endişelenmiştim ama su içtiği için hiç sorun olmadı. Bir arkadaşım emziğin de aynı işi göreceğini söyledi. Dönüşte de bunu yaptım, gerçekten hiç ağlamadı. Uçak kalktıktan sonra Alp'i dizimde ayağa kaldırarak oyaladım. Biraz hop hop yaptırdım. Neyseki sadece 50 dk sürüyor yol, hemen geldik.
Bir indik ki, hava hamam! Biz gitmeden bir gün önce birden değişmiş. Hemen soydum oğlumu. Kolsuz body'si ile bıraktım. Bir daha da dönene kadar daha fazla birşey giymedi. Halamların evine vardığımızda, saat 2 olmuştu ve Alp artık iyice yorulmuştu. Bunun üzerine, kuzenlerimin komsudan buldugu seyahat yatagını actık, altına ekstra carsaf serdik ve Alp'i yatagına bırakıp odadan cıktım. Ben pek uyumayacagını düşünüyordum açıkçası, yeni bir ortam, yeni bir iklim.. Ama o da ne, Alp küt diye gitti ve tam 2 saat uyudu. Çok sevindik bu duruma; ne de olsa kafamızda epey bir felaket senaryoları yazmıştık...
O gün Lara plajına gittik. Görmeyenlere söyleyeyim, plajlar Rio gibi olmuş. Uçsuz bucaksız sahil, yanında yürüme yolları, şemsiyeler... Gerçekten medeni. Duşlar, piknik yerleri... Caddebostan'daki don muhabbeti yok :)) Alp çok sevinecek diye içimden gerirken, bir baktım, Alp ağlıyor!! Denizin dalgasından mı, ihtişamından mı bilemiyorum, yaygarayı bastı birden. Zor susturdum. Sonra kucagıma alıp (daha önce pusetindeydi) ayaklarını ıslatayım dedim, yok daha beter ağlıyor. Hemen oradan uzaklaştık. Eve geldik. Akşam yine uyku saatinde, rutinini aynen uygulayarak, Alp'i saatinde yatırdım. Yine yadırgamadan uyudu.
2.gün saat 7:15 olduğunda Alp'den ses gelmiyordu hala. Girip baktım odasına, uyanmış ama ona çok farklı gelen odasını seyrediyor. Bıraktım biraz daha keyif yapsın diye. Kahvaltı, sokakta gezmeden sonra bu sefer denizin sakin olduğu bir plaja gittik. Dalga yoktu. Dedim Alp bu sefer denize bayılacak, tıpkı annesi gibi... Ama o da ne, Alp daha denizi görünce başladı ağlamaya. Ne ağlamak ne ağlamak. Peki dedim, belki bizi eğlenirken görürse mutlu olur. Onu anneannesinin kucağına bırakıp kendim yüzmeye gittim . Aaa, o da ne, Alp yüzüme bakıp bakıp ağlıyor. Sanki çık oradan diyor bana. Çıktım denizden. Onu kucağıma aldım, tam kıyıda oturtayım dedim. Yok yine olmadı, yine ağladı. Biz de plajdan gitmeye karar verdik. Kuzenimin evine gitmeyi programlamıştık önceden. Evinde yüzme havuzu var. Alp de zaten 2 hafta önce İstanbul'da havuza girmiş ve sevmişti. Herhalde bunu da sever dedim. Havuza girdim, onu kucagıma alacağım. O da ne, yine bir kıyamet. Alp ağlıyor, hem de çok... Bari dedim onu çıkartayım, unutturayım bu su olayını, iyice fobi olmasın. Birkaç hafta sonra İstanbul'da yine denerim. Böylece su maceralarımız sona ermiş oldu..
Uyku meselesine gelince, normalde 2 uyku yapan Alp bu sefer hep 1 uykuda kaldı. Ya sabahı uyumadı ya da öğlen uykusunu. Akşam uykusu ise aynen devam etti. Rutinini hep aynı tuttum. Eh artık, gündüz uykularının eksik olması normal. O kadar farklı yer ve insan gördü ki, benim bile hızlı tempodan canım çıktı, epey yoruldum. Gördüm ki, rutinden taviz vermeyince, bozulan birşey de olmuyor. En azından bu yaşlarda :)
Friday, May 29, 2009
Alp seyahatte...

olacak inşallah. Haftaya 3 gün Antalya'ya gidiyoruz, otele değil, halamın evine. Komşudan bebek için yatak buldular, halamın evine koyacaklar. Odada koyu renk perdeler varmış, o iş de tamam. Gerisi Alp'ime kalıyor artık. Haa bir de kulağı ağrımasın diye uçakta emzirme meselesi var ama artık meme almıyor pek. Bakalım bunu nasıl çözeriz. Suluğunu yanıma alsam mı acaba? Onu her seferinde kafaya dikmeyi pek seviyor, üstü başı biraz ıslansa da..Yanıma mayosunu da aldım, plaja gideriz güzel güzel diye düşündüm. Detaylar gelince...
Subscribe to:
Posts (Atom)