Sunday, November 15, 2009

Korkunç İki, Nam-ı Diğer Terrible Two

Evet, daha çok var, inşallah. Belki de hiç gelmeyecek, inşallah. Ama yine de hazırlıklı olmak lazım diyerek gerekli araştırmalara başladık. Geçen gün bir arkadaşım bu konuda bilgi istemişti. Ona bir mail hazırlamıştım. Başkaları da sorunca, orada yazdıklarımı buraya koyayım dedim:

Bilgi olarak da söyleyeyim: IPC'nin 1-3 yaş kursuna gittik. 4 ders. Vakit bulursanız gidin, çok faydalı bilgiler veriyorlar. Bunun dışında okumaya devam. Tracy Hogg'un bir de toddler kitabı var, imkanı olan arkadaşlar edinsin. Yine çok faydalı bilgiler var. Bunun dışında çok kitap var, ama Tracy'nin dili çok güzel, çok faydalı, onu özellikle öneriyorum...Aşağıda yazdıklarım, okuduklarımın, ögrendiklerimin derlemesi. Terrible 2 dönemi, illa da hepimizin başına gelecek diye birşey yok ama çoğunlukla oluyor. Çocuk, artık bebek demiyorum, yoğun duygular yaşamaya , yoğun bilgiler ögrenmeye başlıyor. Onlarla başetmesini bilmiyor. Hem özgürleşmek istiyor, hem korkuyor. Arada kalıyor. İçinden çıkamadığı zaman da "tantrum ya da "sinir krizleri"ni yaşıyor. Aslında sadece bu yoğun duygularını yoluna koyabilmek için bizden yardım istiyor. Eğer çalışıyorsanız, çocuk bu krizleri eve gelene kadar size saklayabilir. Aklınızda bu dönemin geçeceğini tutun. Moralinizi bozmayın. Çocuklar limitlerini ögrenmek istiyorlar. Disiplin, negatif hisler bu ayların önemli konularından. Negatif hisler derken, şunu demek istiyorum: Kimse çocuğunun üzülmesini istemez. Ama küçük yaşlarda negatif hisleri ögrenirse, ileri yaşlarda problemlerden kaçan değil, problem çözen bir kişi olacaktır. Çocuğa hayır demesini bilin. Kendini yerden yere attığı zaman istediğini vermeyin yoksa bunun çözüm olduğuna karar verip herşey için bunu tekrar eder. Başka birşey ile dikkatini dağıtabilirsiniz. Neyse ki dikkatleri çok kolay başka noktaya kayıyor. Alıp başka odaya götürün. Eğer markette, mağazada yaparsa dışarı çıkın. Sokakta yaparsa eve dönün. Yani yaptığının kötü olduğunu anlamalı. Kollarından tutup sarılabilirsiniz. Bazen bu da işe yaramadığı zaman, davranışı görmezden gelmek de çok işe yarayabilir. Özellikle çocuğu kendi odasında ya da playpen gibi biryerde güvenli bir şekilde biraz yalnız bırakabilirseniz. Limitlerinizi test ettiğini düşünüyorsanız, fazla beklemeyin. Hemen müdahele edin. Anlatın niye öyle olduğunu. Tabii hemen sonuc alamayabilirsiniz. Sabır. Biliyorsunuz, tekrar ederek öğreniyorlar. İyi davrandığı zaman da kucağınıza alıp bunu ona söylemeyi ihmal etmeyin. Yani hep mızıldandığında ilgi görüyorsa, ters ilgi de olabilir-kızmak gibi, onun için ilgi ilgidir. Bunu yapmamak lazım. Sessizce oynarken "ne güzel oynuyorsun kendi başına aferin" gibi laflarla yüreklendirin. Çok önemli bir nokta: 2 tane seçenek sunun. Daha fazla değil, sadece 2. Banyo yapmak istemiyor mu: mavi oyuncakla mı, sarı oyuncakla mı banyoya gidersin? Giyinmek istemiyor mu? Kırmızı mı beyaz mı giyelim bugün? Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Böylece kontrolü elinde hissetsin. Zira kontrol daima bizim elimizde, ama onların da güçlü hissetmeleri lazım. Kontrol için bir yöntem de oyun oynarken, oyunu onun yönlendirmesine, kazanmasına izin vermek. O zaman da cok güçlü hissedecektir. Hislerini dile getirmesini öğretin: Düştüğü zaman, ciddi bir şekilde canı acımışsa, birşey yok demeyin. Aa canın acıdı, biliyorum, ama geçecek merak etme deyin. Ya da üzüntüyü dile getirin. Biliyorum, şimdi üzgünsün ama geçecek. Sinirlisin, geçecek gibi. Böylece kendini ifade edemedigi zaman şiddet yerine bunları dile getirebilir. Tabii çocuk henüz konusamıyor olabilir. Ancak hisleri dile getirmek konusu mutlaka bir noktada size olumlu olarak geri dönecektir. Bu yaşlardaki çocuklarda vurma da cok yaygın. Ellerini tutup ne kadar acıdıgını mutlaka belirtmek gerekyor. Henüz empati kuramıyorlar. O yüzden tekrar tekrar bu belirtilmeli, başka odaya götürülmeli. Eğer diger cocuklara yapıyorsa, kesinlikle izin verilmemeli.Devam ediyorsa, oyun alanından uzaklaştırılmalı.. Şimdilik aklıma gelenler bunlar...

Alp yürüdü ve rahata erdik!

Evet, sonunda yeni bir dönem başladı. Genelde yürümeye başlayan çocuk çılgın gibi etrafa saldırır, merak içinde herşeyi karıştırır, kendini oradan oraya atar derler ama Alp'de biraz farklı oldu. Zaten geç emeklemişti. Tam Alp herhalde direkt yürüyecek derken, ki bu sırada çok güzel sıralıyordu, birden emeklemeye karar verdi. Ondan sonra da ayağa kalkmaktan vazgeçti. Hızlıca emeklemeye geçti. 4 ay kadar devamlı emekledi. Böylece bütün tahminler boşa çıktı, doğrudan yürüyecek diyen bahisler kaybetti :)
Neyse bu sırada Alp yürüyen bütün çocukların özelliklerini gösterdi. Galiba kendini yürüyor gibi hissetti. Büyük bir heyecan içinde heryeri alt üst etti, kanapelere, dolap tepelerine tırmandı. Geceleri uyanıp yatağının içinde uyandı.
Tam 14 ay dolmuştu ki, birden iki ayağının üstünde yükseldi ve uzun uzun etrafı seyretti. Büyük bir olgunlukla karşıladı gibi bir hali vardı. Biz ise çok sevinçliydik. 2-3 hafta da bu sürdü. Bu arada bir elinden tutunca yanımızda yürüyordu. Yani sanki aslında yürüyor ama bir türlü tek başına cesaret edemiyordu.
14.5 ayında, bir sabah erken Kerim beni Alp'in odasına çağırdı. Koş, koş yürüyor diye. Son sürat odasına girdim ve baktım ki, Alp yürüyor! Paytak paytak, uyurgezer şekilde eller önde. Çok sempatik bir görünüş. Normalde 1 aylık yürüyenler ellerinde birşeyler taşırlarmış ama Alp 2.haftada taşmaya başladı. Bu da Alp'in zihninde yürüdüğünün bir diğer göstergesi!
Bunlar olunca Alp'in uykuları da düzeldi. Biraz sabır gerekiyor. Gerçi çocuk büyütmenin tamamı bunun üzerine kurulu değil mi?